Uzun zamandan beri, Adnan Oktar´ı konuşuyoruz.
Adnan Oktar´ı suçlamak yerine, hükümetin işleyiş sürecine
odaklanmamız gerekiyor.
Adnan Oktar parasını vererek bir kanal alıyor, bu kanalda kendi
bakış açısına göre yayınlar yapıyor.
Bu suç mu?
Tabi ki değil…
Yayınına bayanlar-baylar çıkarıyor,
Bayanları ikna ederek çıkarıyorsa, ikna edebilme özelliklerinden
dolayı tebrik edilmesi gerekiyor!
Zorla çıkarılıyorsa, bu ülkede ki emniyet birimleri ne işe
yarıyor?
Şimdi kalktık bu adama yüklendik.
Bu durum ne tansiyona etki eder,
ne de şekere vurur.
Bu durum devletin onayladığı görsel motifler. Çünkü devlet bu
duruma onay vermiş,
Frekans vermiş,
Kanal vermiş.
İnsanlar da çıkmış kendi bakış açılarına göre program yapıyor.
Yayınlarını seyreden bireyler, beğeniyor ki seyrediyor.
Beğenmeyene de başka bir kanalın yolu gözüküyor... Ama emin olun
diğer kanallarda kaçtıklarınız yine sizi karşılıyor...
Henüz kimsenin şakağına silah dayayarak bu kanalı seyret gibi bir
zorlama görülmedi, en azından öyle biliyoruz.
İtiraz varsa eğer,
rahatsızlık varsa eğer,
böyle bir kanalı izlemeyeceksin.
Destek vermeyeceksin ki büyümesin...
destek veriyorsan büyüteceksin.
Tercih senin...
Şimdi kızacaksınız biliyorum, ama unutmayın Adnan Oktar derdini
meramını, yapmak istediklerini net bir şekilde ekranlarda
gösterebiliyor. “Ben buyum” diyor.
Peki, ne olduğunu bir türlü bilemediklerimize ne demeli?
Şimdi evinizde olduğunuzu düşünün,
alın kumandayı elinize,
başlayın zappinglere,
ajitasyonlar, ağlamalar, sızlanmalar, mayolu bikinili görseller,
şehvet vari yaklaşımlar.
Hepsi mümkün.
Biz ne y...