Aşağıda vereceğim 3 önemli 'tüyo'yu, çoğunuz zaten biliyorsunuz ya da bu köşede defalarca okudunuz. Yine de iyi ve sağlıklı bir hayat için, özellikle 40'larını geçmiş olanlarınız, bu önerilerimizi mutlaka okusun ve uygulasın..
Başlığı okuyunca lütfen elinize hemen bir kâğıt-kalem alıp "Bakalım Osman Hoca bugün hangi vitaminleri tavsiye etmiş" beklentisine girmeyin. Girmeyin zira bugün size vitamin tavsiyesi yerine, çok daha önemli olduğunu düşündüğüm "üç iyi hayat tüyosu" vereceğim.
Tüyoları okuyunca "Ben onları zaten biliyordum" ya da "Hocam bunları zaten daha önce de yazmamış mıydınız?" gibi düşüncelere filan girmeyin. Girmeyin çünkü bu tüyolar hepimize, her zaman lazım olan "vazgeçilmez yaşam tarzı alışkanlıkları" haline getirmemiz gereken şeyler ve özellikle de kırklı yaşlardan sonra çok ama çok önemliler. Benden söylemesi!
Hazırsanız başlayalım...
TÜYO 1: AZ YE!
Yaşlandıkça daha az yemenin bir yolunu bulmamız lazım.
Zira yaşlılık besinleri öğütüp hazmeden sindirim sistemi ve onlardan "fayda" üreten metabolik organizasyonlarımızda önemli yıpranmalara yol açar. Dişler eski dişler (çiğneme sorunu), mide eski mide (asit azalması), bağırsaklar eski bağırsaklar (emilimin bozulması) değildir. Kanda şeker ve yağ dengesini ayarlayan, hücrelere mikro ve makro besinleri taşıyan metabolik organizasyonlar da eski gücünden çok şey kaybetmiştir.
Kısacası yaşlı beden, eskisi kadar kolay öğütüp sindirememekte, sindirimle kazandıklarını da gençliğindeki kadar verimli kullanamamaktadır.
Bunlara bir de "boşaltım sistemleri"nin yaşadığı "yaşlanma sorunları"nı eklerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Siz yaşlandıkça bağırsaklarınız daha tembel (kabızlık), böbrekleriniz daha beceriksiz, mesaneniz daha sabırsız, prostatınız ise daha acımasız (prostat hipertrofisi) hale gelmiştir. Özetle, yaşlandıkça daha akılcı beslenme stratejileri oluşturup "az ye, öz ye" kavramına sadık kalmakta fayda var.
TÜYO 2: HAREKET ET!