Önce şunu bir kenara not edelim: Kilo sorunu ile göbek sorunu aynı şeyler değil. Sorun yaratanlar cilt altında biriken yağlardan ziyade, göbekte yani karın içinde birikenler. “Göbek meselesi” ile ilgili sorularınız da her gün artıyor. Bu nedenle sayfamızı bugün “göbek meselesi” işgal ediyor.
Genetik miras mı, yanlış beslenmenin faturası mı?
Her ikisinin de etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Ancak genetik mirasta olmasına rağmen göbek bağlamayabilirsiniz.
Toplumlarda minimum her 4 kişiden biri insülin direnci genetiği taşıyor. O genetik düğmeye basarsanız, insülin direnci aktive olur ve harekete geçer.
Bu durumda göbekler büyür, beller genişler, enseler kalınlaşır, gıdılar sarkar. Kötü karbonhidratları, yani şekerli ve unlu gıdaları fazla tüketmek ve hareketsiz, koltuğa bağlı bir yaşam sürmek, genetik probleme davetiye çıkarır.
Göbek problemi olduğunu nasıl anlarız?
- Mezuraları alın, göbeği, beli, kalçayı ölçün.
- Tam göbeğinizden mezurayı çevreleyin.
- Kadınlarda 88 cm, erkeklerde 98-100 cm’den fazla olmamalı.
- Bel çevrenizi, kalça çevrenizin uzunluğuna bölün.
- Bu oran kadınlarda 0.8’in, erkeklerde 1’in üzerinde olmamalı.
Göbeği eritmenin sihirli bir formülü var mı?
Hızlı göbek eriten formüllere inanmayın. Sihirli tozlar, bitkiler ya da birkaç seansta yağdan eser bırakmayan “yağ kırıcı” cihazlar gibi mucizeler de yok.
Cihazlar iki santimlik yağ tabakasını etkiler. O iki santimlik yağın insülin direncinizle göbeğinizle bir ilgisi yoktur. Normal bir insanın yüzde 80 yağı cilt altındadır, yüzde 20’si karın içindedir.
Cilt altındaki yağı yüzde 50 artırsanız da kalbinize, damarınıza, ömrünüze zarar gelmez ama bacaklar şişer. İç yağın ise yüzde 20’den 25’e çıkması, tansiyonu patlatır, şekeri zıplatır, kolesterolü hoplatır.