Ortalama ömrümüz uzuyor. Ve bu ‘fazla’ yıllar gençliğimize
değil, yaşlılığımıza ekleniyor. Bu da Alzheimer riskini artırıyor.
Bu hastalık, aslında üç evrede ‘geliyorum’ diyor. Peki bu evreler
neler? Buyurun...
Sağlıklı, huzurlu, keyifli ve verimli bir ömür herkesin arzusu.
İyi yaşlanmaksa bilgi ve özveri gerektiren bir süreç. Bunun farkına
varanlardan biri de 70’li yaşlara hazırlanan Ertuğrul Özkök.
Yaşı ilerleyen her insan gibi o da “süreci nasıl daha iyi
yönetirim?” sorusuna yanıt arıyor. Bu nedenle de Davos’ta ekonomik
toplantılara katılmak yerine, tercihini uzun yaşam ve sorunları ile
ilgili bir toplantıdan yana kullanıyor. Bence doğru da yapıyor.
Nedenine gelince…
Araya beklenmedik bazı olaylar, aksilik veya şanssızlıklar
girmediği takdirde ömrümüz uzuyor, daha da uzayacak. Bu kesin!
Dahası uzama süreci müthiş bir ivme de kazandı. Geçen her on yılda
ömrümüze ortalama iki yeni yıl ekleniyor.
MAYO CLINIK ARAŞTIRMIŞ
Bunun mühim anlamı şu: Ömrümüzün uzayan bölümü çocukluk ya da
gençlik/orta yaş dönemleri değil, yaşlılık süreci. Bu da yaşlılık
sorunları ile daha sık ve çok karşılaşacağımız anlamına geliyor. Bu
kısa özet bile bizi yaşlanmayla ilişkili hastalıklar konusunda daha
çok bilgilenmeye zorluyor.
Yaşlanma sürecinde özellikle yetmişli, seksenli yıllar ve
sonrasında en çok korkulan hastalıkların en başında ise Alzheimer
hastalığı geliyor.