Ayakta dik durabilmek, yürürken, eğilip kalkarken, atlayıp zıplarken dengeyi koruyabilmek başlı başına bir nimettir. Dengenizi lütfen dikkatle izleyin.
Dengeyi kaybedip "düşmek", bizde "kaza" olarak kabul edilir.
Kültürümüz kazaların "şans işi" olduklarını, "tesadüfen" ortaya
çıktıklarını, "önceden tahmin edilemediklerini" düşünür. Haksız
sayılmayız ama biz yine de çoğu kazanın güçlü bir denge
yapılanmasının yokluğu nedeniyle oluştuğunu unutmayalım. Özellikle
yaşlanırken "denge sistemlerimizi" geliştirip koruyalım. Zira
sistemde arıza olduğunda kaza ihtimali artıyor, bu da daha çok
yaralanmanız, travmatik hasarlarla daha sık karşılaşmanız (mesela
kalçanızı veya kolunuzu kırmanız) anlamına geliyor.
"Denge" bize bağışlanmış en önemli vasıflardan biri. Sağlığımızın
her alanında olduğu gibi onun kıymetini de kaybettiğimizde fark
ederiz. Oysa ayakta dik durabilmek, yürürken, eğilip kalkarken,
atlayıp zıplarken dengeyi koruyabilmek başlı başına bir nimettir.
Dengenizi lütfen dikkatle izleyin. Yaşınız 40'ları geçtiyse eğer bu
işi daha çok önemseyin.
BİR BİLGİ
Nasıl korunuyor?
Yatağınızdan ya da oturduğunuz sandalyeden ayağa kalkarken
dengenizi koruyabilmeniz, başınız dönüp gözünüz kararmadan ayakta
"elif gibi" dimdik durabilmeniz, göz, kulak, beyin/beyincik dâhil
pek çok sistemin koordineli bir çalışması sayesinde mümkün
olur.
Bırakın oturup kalkmayı, oraya buraya hoplayıp zıplamayı sadece
ayakta durabilmeniz için bile vücudunuzda çok sayıda organ ve
sistem mükemmel bir orkestra gibi çalışır. Kaslarınızda ve
tendonlarınızda yerleşik özel sinir hücreleri, beyne doğru
enformasyonlar iletir.