Bedensel ve ruhsal sistemlerimizin mükemmel bir düzen ve eşgüdüm içinde çalışmalarını, biraz da 'biyolojik saatimiz'e borçluyuz. O saat her daim sağlam, sağlıklı olmalı, tıkır tıkır çalışmalı. Nasıl mı? Buyurun...
Her canlının bir “günlük hayat ritmi” var.
Bu ritmi “biyolojik saat” düzenleyip kontrol ediyor ve o saat hemen
her şeyi etkiliyor. Bu yüzden de hepimiz yaşam tarzımızı (en başta
da uyku-uyanıklık döngüleri ile yemek zamanlarını) bu saate
uydurmaya çalışıyoruz. Bu yapılmazsa “biyolojik ayar” bozulmaya,
“ruhsal denge” arızalanmaya başlıyor.
Biyolojik saat, beynimizin içinde oldukça da korunaklı bir yerde.
“Epifiz” denilen bir bezde gizlenen çok özel bir “çekirdek”.
Gözümüzden gelen ışık uyarıları –aydınlık karanlık döngüleri-
çekirdekteki bazı proteinleri aktive ederek bize “ritim” ve “ayar”
veriyor!
Bu ayarın emirlerine göre de “suprakiazmatik çekirdek”teki o saat
“biyolojik ve ruhsal” pek çok işi “bize çaktırmadan” komuta edip
yönetiyor.
TIKIR TIKIR ÇALIŞMALI
Kısacası bedensel ve ruhsal sistemlerimizin mükemmel bir düzen ve
eş güdüm içinde çalışmalarını biraz da bu saate borçluyuz. O saat
her daim sağlam ve sağlıklı olmalı. Her daim tıkır tıkır hiç
aksamadan çalışmalı. O bozuldu mu biz de bozuluyoruz. Keyfimiz
kaçıyor. Uyku dengemiz bozuluyor. İştah ayarımız değişiyor.
Bağışıklığımız alt üst oluyor. Özetle “hasta” oluyoruz.
SAATİNLE UYUMLU YAŞA!