Bol proteinli nasıl olsa diyerek kaşık kaşık tükettiğiniz kinoadan da karbonhidrat aldığınızı lütfen unutmayın. Ayrıca kinoa bulgura göre daha fazla yağ içerir.
Kinoalı salatalar özellikle üst gelir grubundakilerin
vazgeçilmezlerinden biri oldu. Kinoayla biz yeni yeni tanışıyoruz
ama oldukça eski bir besin. Üzerine çok fazla “sağlık büyüsü”
eklenen bu enteresan gıda gerçekte de yazılıp çizildiği ölçüde
“efsane” bir ürün mü?
İsterseniz gelin önce şu bilgiyi bir kenara not edin: Bol proteinli
nasıl olsa diyerek kaşık kaşık tükettiğiniz kinoadan da
karbonhidrat aldığınızı unutmayın.
Hesap olarak 2 çorba kaşığı pişmiş miktarı 1 ince dilim ekmek
yerine geçer. Ayrıca kinoa bulgura göre daha fazla yağ içerir.
Sodyum oranı da bulgurdan daha yüksektir.
“Kinoanın daha çok protein içermesi daha tok tutmaz mı?” diye
soranlara, bulgurun posa içeriğinin daha yüksek olması içinizi
rahatlatsın.
Ayrıca bulgur, kuru fasulye ve bir bardak ayran menüsünün şahane
tamamlayıcılığını unutmayalım. Kinoa alamadık, yiyemedik, çok mu
kaybettik diye düşünenlere kuru fasulye, yanına bulgur pilavı ve
cacık menüsünü öneririm.
Bulgurun “siyez bulguru” veya “frig bulguru” gibi son derece
sağlıklı ve hoş lezzetli olan türleri de var, aklınızda
olsun. Yanıtım: Bulgur...
İnsüline direnç ne zaman başlıyor?
Siz sandalyeniz ya da koltuğunuzda oturmaya başladıktan ya da
televizyon seyrederken kanepenize uzandıktan çok değil, 30 dakika
kadar sonra kalça kaslarınız insüline direnç göstermeye
başlıyor.
Bu tatsız gelişme ise sizi önce insülin direnci sonra kilo
meselesi, nihayetinde de Tip 2 diyabet yani şeker hastalığına
uzanan tehlikeli bir yolculuğa çıkarıyor.
Okumanız bittiyse şimdi lütfen ayağa kalkınız ve yürümeye ya da
masanızın hemen yanında 20 tekrarlı bir çömelme egzersizi yapmaya
başlayınız. Şu bilgi açık, net ve kesindir: Yaş 40’ı geçince “ne
yaptığınız ne yediğinizden” daha önemlidir.
Hamilelere DHA desteği şart mı?
Çocuk sahibi olmayı düşünen her kadının tıpkı D vitamini, B12
vitamini veya folik asit gibi bedenindeki Omega-3 rezervini
bilmesi, eksiklik olduğunu düşünüyorsa yerine koyması lazım.
Annelerin aynı dikkati bebeklerini emzirirken de sürdürmeleri
lazım.
Çünkü anne karnındaki bebeğin de, anne sütüyle beslenen yeni
doğanın da beyin, sinir sistemi ve göz dokuları başta olmak üzere
sağlıklı gelişimi için Omega-3 yağlarına özellikle de DHA’ya
ihtiyacı var.
Yeteri kadar DHA’ları olmadan sağlam beyin, güçlü sinir sistemi ve
göze sahip olabilmeleri mümkün değil.
DHA (ve EPA) ihtiyacını karşılamak için de tek şansları annenin
Omega-3 rezervlerinden yararlanmak.
Bu nedenle çoğu gelişmiş ülkede çocuk doğurmayı düşünen anneler ve
anne adayı hamileler için hazırlanan vitamin desteklerinin içine
mutlaka DHA da ekleniyor.
Ayrıca süt verme döneminde de annelerin DHA’dan zengin beslenip DHA
destekleri almaları tavsiye ediliyor. Diğer taraftan gebelerin
DHA desteği almaları kendi sağlıkları için de önemli.
Çünkü yeteri kadar DHA rezervi kalmayan annelerde “doğum sonrası
depresyonu” problemine daha sık rastlanıyor.
Kadınlar daha çocuk doğurmaya karar verdikleri andan itibaren
omega-3 zengini besinlerden daha sık ve çok faydalanmaya
başlasınlar, imkanları varsa da DHA desteği kullansınlar.
İtirazım var!