Cinsel isteksizlik, kadınlar arasında yaygınlaşan ama bir o kadar da gizlenen bir konudur.
Cinsel isteksizlik, kadınlar arasında yaygınlaşan ama bir o kadar da gizlenen bir konudur. Uzmanlar, “İster bedensel, organik, hormonal, ister ruhsal sebeplerle oluşsun tedavi çoğu kez mümkün. Önemli olan sorunu saklamamak ve çözüm için geç kalmamak” diyor ve ekliyorlar: “Cinsel istek azalması ciddiye alınması gereken bir sorundur!”
Cinsel yaşamın kalitesi, “sürdürülebilir sağlık” ve “iyi hayat”ın vazgeçilmezlerinden biridir. Cinselliğin kalitesini belirleyen faktörlerse sayıca çok ve değişkendir.
Her şeyden önce yaşlanmanın kendisi cinsel gücü azaltır. Cinsellikten uzun süreli uzak kalmalar, aşırı alkol, bazı hastalıklar (tiroit bezinin az veya çok çalışması, şeker hastalığı, hipertansiyon), menopoz, lohusalık ve emzirme dönemleri, ilaçlar da cinsel yaşamı olumsuz etkiler.
Ayrıca aile içi ruhsal veya fiziksel şiddet, cinsel travmalar, sevilen birinin kaybı, ev, şehir değiştirmeler, iş hayatındaki olumsuzluklar gibi sosyal etkenler ile depresyon, stres gibi psikolojik faktörler de cinsel isteksizliğe yol açabilir.
Bütün bu nedenlerle “cinsel isteksizlik” günümüzde önemli ve en yaygın problemlerden biri olmuş, sadece erkekleri değil, kadınları da etkileyebilen bir problem haline gelmiştir.
Ne yazık ki kadınlar arasında da giderek yaygınlaşan ama bir o kadar da gizlenen bir konudur.
Oysa her sorun gibi onun da gizlenmeyip ciddiye alınması gerekiyor.
Zira problem sadece cinsel yaşamın tadını tuzunu kaybetmesiyle sınırlı kalmıyor, hormon dengesinde veya ruh sağlığında bir probleme işaret edebildiği için de mühim.
Üstelik tedavisi de mümkün bir problem. Önemli olan onu saklamamak, çözüm için fazla geç kalmamak.
Uzmanlar, yalnız bedensel ve psikolojik sağlığın değil, kişilerin yaş, meslek, kültür düzeylerinin, bilgi, beceri ve deneyimlerinin, korku, endişe ve üzüntülerinin, inançlarının, sosyal durumlarının ve duygularının da cinsel arzuyu etkilediğini söylüyor.