Artık tam mevsimindeyiz... Etrafımızda öksürüp hapşıran sayısı 'patlayacak'!
Ve bu da, bu yolla etrafa mikrop bulaştırma olasılığını artıracak... Tabii ki hapşıralım, öksürelim, onlara 'Çok yaşa' diyelim, ama bu işi adabıyla, mikrop saçmadan yapıp, herkesi 'çok yaşatalım'...
Sonbaharla birlikte hapşırıp aksıranların da, öksürüp tıksıranların da sayısı arttı. Bu da gribe, nezleye, farenjite, sinüzite yol açan mikropları birbirimize bulaştırma ihtimalini artırdı.
Ağzımıza, burnumuza ya da boğazımıza yerleşen mikropları en çok da hapşırarak yayıyoruz etrafımıza. Geçen hafta, günü birlik kısa bir Berlin seyahati yaptım, tam bir "Sağım solum sobe!" durumu yaşadım. Etrafımda (etrafım derken en fazla iki koltuk önüm ve arkamdaki alanda) en az 3-5 tane öksürüp hapşıran vardı.
Adabıyla hapşırmalı
Tabii ki hapşıran herkese "Çok yaşa" diyelim, tabiî ki hapşırırken birilerinin bize "Çok yaşa!" demesini bekleyelim ama bu arada hapşırmanın da bir adabı, bir yolu olduğunu bilelim.
Nedeni şu: Hapşırdığımızda ağzımız, burnumuz ve boğazımıza yerleşen binlerce, belki de yüzbinlerce bakteriyi, virüsü etrafımıza büyük bir basınçla boşaltıyoruz. Bu mikroplar havadaki gözle görülmeyen su damlacıklarına (doktorlar bunlara Flüge damlacıkları diyor) tutunuyor. Yanınızdaki soluk alıp verirken teneffüs ettiğinde bu damlacıklarla mikrobu/virüsü anında kapıyor. İşte bu nedenle hapşıran birinin de, onunla bir arada bulunanın da alması gereken basit bazı önlemler var. Mesela mı? Buyurun…