Son yılların en önemli ve en yaygın ruh sağlığı problemlerinden biri; duygu durumu bozukluğu. Özellikle “kaygı” durumu ve “endişe” hali neredeyse herkesin sorunu olma yolunda. Bana sorarsanız bu sürpriz bir gelişme değil, beklenen bir sonuç. Nedenine gelince...
Bizi gerçekten kaygılı olmaya itebilecek pek çok nedeni kısa bir
sürede ve bir arada yaşadık. Ekonomik sorunlar, terör belası, darbe
tehdidi, iç göçler, sınırlarımızda devam eden savaş durumu,
ülkemize misafir ettiğimiz çok sayıda komşumuzun bizim
geleceğimizde yaratabilecekleri sorunlar bunlardan sadece bazıları
ve bunlar bile zaten yeterli nedenler.
Ama bunların hiçbiri (hepsi bir arada da olsalar) bizi “depresyon
mecburu” yapmamalı, depresif insanlar haline getirmemeli.
Motivasyonumuzu koruyarak ve yenileyerek yani daha çok iyimserlik,
olumlu bakış, pozitif yaklaşım geliştirerek de bu kaygı durumuyla
mücadele edebiliriz.
Bu bir anlamda kendi Passiflora’mızı üretmemiz, beynimizdeki kaygı
düşmanı doğal antidepresanların (serotonin, endorfin, dopamin)
miktarının artırılması anlamına geliyor.
Düzenli egzersiz yaparak, sosyal ilişkilerimizi kısıtlamak yerine
çoğaltarak ve daha diri tutarak, ailemizle daha sık ve uzun süreli
beraberliklerin fırsatlarını yaratarak, çok daha önemlisi duaların
gücüne sığınarak ve tabii ki yukarıda da belirttiğim gibi kişisel
motivasyonumuzu yüksek tutarak bu işi kendimiz de -ilaçlara muhtaç
olmadan- başarabiliriz.