Eskisinden daha çok işlenmiş karbonhidrat (yani şeker ve un) ile
trans yağ yüklü besin, daha fazla protein tüketiyoruz. Sağlıklı
sebzeler, meyveleri ve bakliyatı ise pas geçiyoruz.
Kısacası yeni hayatın beslenme planında daha fazla asit yükü var.
Bu öncelikle daha az potasyum, kalsiyum, magnezyum, daha fazla
fosfor, kükürt kazanmamızla bağlantılı.
Ayrıca biz proteinli besinlere (ete, süte) yüklendikçe bu yük daha
da ağırlaşıp yönetilemez noktalara varıyor.
Neticede de “gizli” ya da “subklinik asidoza” bağlı sorunlar
başlıyor.
Böbrek taşlarıyla insülin direnci, metabolik sendrom ve şeker
hastalığıyla kemik erimesi, hipertansiyon ya da kanserlerle daha
sık karşılaşmamızın bir nedeni de bu gizli asit yükümüz olmalı.
Ama bu yükü “alkali diyetler” gibi popüler söylemlerle sulandırmak
veya İngiliz tuzu gibi dandik çözümlerle çözmeye kalkışmak çok
yanlış.
Sorunu doğru ve doğal beslenme prensiplerine yeniden geri dönerek
çözmemiz lazım.
Bunun yolu da hangi besinlerin daha çok asit yüklediğini, hangi
besinlerin alkali yanımızı güçlendirdiğini öğrenmekten
geçiyor.
KISA BİLGİ
Sistein hangi besinlerde var?
Sistein en önemli aminoasitlerden biri. Temel antioksidan
gücümüz glutationunun üç yapıtaşından biri olduğu için de çok
önemli.
Doğal gıdalarla da kazanılabiliyor.
Sistein zengini gıdaların en başında da protein zengini besinler
(yumurta, süt ürünleri, beyaz ve kırmızı et) ve soğan, sarımsak,
karnabahar, lahana gibi kükürt zengini gıdalar geliyor.
HATIRLATMA