Geçtiğimiz günlerde Isparta’da yaşanan bir enerji krizi hepimizi ürküttü.
Bu büyük kriz muhtemel bir “enerji yoksunluğu” durumunun bize neleri yaşatabileceğini son derece net ve açık bir şekilde yeniden ve bir kez daha hatırlattı: Evlerimiz ısınamadı, buzdolaplarımız çalışmadı, televizyonlarımız sustu, mutfaklarımız kapandı. Kısacası “ENERJİ MESELESİ” zannettiğimizden çok daha önemli bir iyi hayat ayrıntısı. Ama bilelim ki sadece evlerimizin, işyerlerimizin değil bizim de enerjiye ihtiyacımız var. Beden ve ruhlarımız da enerjisiz hiçbir şey yapamıyor. Peki, bizim enerjimiz nereden ve nasıl geliyor? Hazırsanız buyurun...
Bu büyük kriz muhtemel bir “enerji yoksunluğu” durumunun bize neleri yaşatabileceğini son derece net ve açık bir şekilde yeniden ve bir kez daha hatırlattı: Evlerimiz ısınamadı, buzdolaplarımız çalışmadı, televizyonlarımız sustu, mutfaklarımız kapandı. Kısacası “ENERJİ MESELESİ” zannettiğimizden çok daha önemli bir iyi hayat ayrıntısı. Ama bilelim ki sadece evlerimizin, işyerlerimizin değil bizim de enerjiye ihtiyacımız var. Beden ve ruhlarımız da enerjisiz hiçbir şey yapamıyor. Peki, bizim enerjimiz nereden ve nasıl geliyor? Hazırsanız buyurun...
İYİ BİLGİ
ENERJİMİZİ MİTOKONDRİLERİMİZ ÜRETİYOR
BEDEN ve ruhumuzun ihtiyaç duyduğu enerjinin üretim merkezleri hücrelerimizdeki MİTOKONDRİ isimli mini minnacık organcıklar. Eğer o organcıklar, mitokondriler yani bedenimizdeki “ENERJİ ÜRETİM FIRINLARI” ya da “barajlarımız, nükleer santrallerimiz, doğalgaz çevrim sistemlerimiz” şu veya bu nedenle ihtiyacımız olan enerjiyi üretemezlerse tıpkı Isparta’da olduğu gibi bizim de başımız fena halde derde giriyor, sağlığımız alt üst oluyor.