Bazı genomik testler bağışıklık sistemi, bazıları kalp sağlığı hakkında bilgi verirken kimisi detoks sistemi bir diğeri ise kemik dokusunun geleceği hakkında fikir sahibi olmanızı sağlıyor. Hepsi muhtemel genetik riskleriniz hakkında daha fazla bilgi sahibi olmanıza yardımcı oluyor.
Genetik bilimi özellikle GENOM projesinin hayata geçirilmesinden sonra tıp dünyası için akla hayale sığmayan yeni ufuklar açtı.
Bu araştırmalar sayesinde geliştirilen genetik incelemeler ve genomik testler eğer doğru ellerde, doğru yöntemlerle yapılır ve dikkatli, tarafsız gözle yorumlanırsa gelecekteki hastalıklarınız hakkında önemli ölçüde fikir verebilirler.
Genetik araştırmalar ve genetik testler geleceğimiz, bizden sonraki nesiller için bile önemli sağlık tahminlerinde bulunabiliyor.
Örneğin PPAR geni ile ilgili çalışmalar muhtemel obezite riskiniz, MTHFR geniyle ilgili çalışmalar folik asit eksikliğiniz ile ilgili riskleriniz, TNF-1 alfa geniyle ilgili testler ise kanser riskiniz konusunda sizi önceden bilgilendirebilir. Angelina Jolie’nin meme kanseri riski nedeniyle memelerini aldırması da genomik testlerin ve genetik incelemelerin bir sonucudur.
Bu tabii ki meme kanseri riski taşıdığınızı öğrendiğinizde sizin de benzer bir önlem almanız anlamına gelmiyor.
Memelerinizi aldırmasanız bile bu tür bir bilgi, sizin kontroller konusunda daha hassas ve dikkatli olmanızı sağlayacak, hayatınızı kurtaracak bir yaklaşım oluşturmanız yetiyor.
Bazı genomik testler bağışıklık sistemi (immunogenomik), bazıları kalp sağlığı (kardiyogenomik) hakkında bilgi verirken kimisi detoks sistemi (detoxigenomik) bir diğeri ise kemik dokusunun (osteogenomik) geleceği hakkında fikir sahibi olmanızı sağlıyor.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bütün bu testlerin ortak noktası ise şu: Hepsi muhtemel genetik riskleriniz hakkında daha fazla bilgi sahibi olmanızı sağlıyor.
Vücudunuzda sonradan gelişebilecek pek çok hastalığı önceden öğrenebilmek ise bunlara karşı çok erken dönemde önlem alabilmeniz anlamına geliyor.
Bazı özel genetik testler de yaşlanmanın temel nedeni olan oksidatif stresin derecesini ve hızını bile tayin edebiliyor.
Öyle büyük bir değişime, öyle etkileyici bir bilimsel devinime şahit oluyoruz ki, neredeyse “Kaç yıl ömrüm kaldı?” sorusuna bile yanıt almak mümkün hale gelmek üzere.