Modern tıbbın başarıları da, başarısızlıkları da, doğruları da, yanlışları da var. Temel hatalarından biri ise sağlıklı olma durumu ile hastalıklı biri haline gelme arasındaki ‘gri’ süreci görmezden gelmesi, anlama ve çözüm yolu arama gayretine girmemesidir.
Eğer “sağlıklı” olma durumunu “beyaz”, “hastalık” halini “siyah”
kabul edecek olursanız; beyaz renk öyle aniden siyaha dönmez. Yani
çoğu sağlık sorunu öyle zannedildiği gibi birden bire ortaya
çıkmaz.
Sağlamlık durumundan hastalık haline geçiş bazen bir hayli uzun da
olabilir.
Örneğin insülin direncinden şeker hastalığına uzanan yolculuk
ortalama 10-15 yıl, basit bellek sorunlarından Alzheimer ya da
bunamaya giden yolculuk 8-10 yıldan kısa sürmüyor.
Yani arada “gri alan” olarak kabul edilen büyükçe bir zaman dilimi
var.
Ve ne yazık ki çoğu insan bu zaman diliminde sürece el konulmadığı
için söz konusu hastalıklardan korunamıyor.
Kısacası modern tıp sağlık sorunları söz konusu olduğunda sizi ya
“hasta” ya da “hastanelik biri” olarak görmek arzusunda olmasa da
siz o duruma gelmeden çözüm aramaya çalışmıyor! Örnek mi?
Buyurun...
İşte bazı örnekler...
Kronik hastalıkların neredeyse tamamı önlenebilir, en azından
gelişme süreçleri kontrol altında tutulabilir problemlerdir.
Yapmanız gerekense sadece basit yaşam tarzı değişimlerinden
ibarettir.
Fazla kilolarını veren bir insülin dirençli doğru beslenmeye ve
aktif yaşama devam ederse şeker hastası olmaz. Karaciğer yağlanması
olan biri fazla kilolarını verir ve yaşam tarzında gerekli
değişiklikleri hayata geçirirse karaciğer yetmezliğine ya da
kansere paçasını kaptırmaz.
Dizlerinde kıkırdak kaybı olan biri doğru egzersizlerle kaslarını
güçlendirebilir ve eklemlerine binen fazla yükü bedeninden
atabilirse yaşlılık romatizmasına giden süreci en azından
yavaşlayabilir.
Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Kısacası koruyucu tıp en az
tedavi edici tıp kadar önemlidir, bunu asla unutmayalım.
Mühim bellek notları
Her gün çok sayıda sinir hücremizi (nöron) kaybediyoruz. Alkol,
sigara, toksinler ve bazı ilaçlar bu kaybı daha da
hızlandırıyor.
Kortizol salgısının arttığı diğer haller de (depresyon, korku)
nöron kaybını hızlandıran şeyler.
Ama ne iyi ki biz de yeni nöronlar üretebiliyoruz. Yeni bilgiler
öğrenmek, yeni nöronların üretimini de mevcut nöronlarımız
arasındaki bağlantıların sayısını da artırıyor. Bağlantıların
sayısının artması, bilgi transferinin hızlanması anlamına
geliyor.
Yeni bilgiler öğrenmek beynin bellek gücünün ana merkezi merkez
üssü sayılan hipokampustan nöron kaybını da azaltıyor. Her gün
ortalama 10 bin nöronumuzu kaybediyoruz ama korkmayın. Bu hız bile
toplamda nöron kaybının yüzde 1’i için 274 yıl gerektiriyor.
Beynimiz bedenin en büyük tüketicisi!
Enerjimizin yüzde 25’ini, oksijenimizin yüzde 20’sini tek başına o
tüketiyor. Güçlü bir bellek düzenli enerji kazanımını ve oksijen
alımını gerektiriyor.
6 kısa egzersiz bilgisi