Mikrobik hastalıklarla ve bağışıklık bilimiyle ilgilenen
uzmanlar, bizi aşırı hijyen tutkusunun başımıza iş açabileceği
yönünde de uyarıyorlar. Uzmanlara göre mikroorganizmalarla
-bakteriler ve virüslerle- erken yaşta tanışmamız bağışıklık
sistemimizin güçlenmesi için vazgeçilmez bir zorunluluk.
Eğer bu süreç doğal gelişimin dışına çıkarılırsa ileride başımıza
ciddi işler açabilecek astım ve benzeri alerjik hastalıklar, son
derece tehlikeli olabilen bazı otoimmun hastalıklar ile karşılaşma
ihtimalimiz artıyor.
Kısacası güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olabilmemiz için
erken yaşlarda mikroplarla tanışmamız doğal bir zorunluluk, hatta
bir doğa kanunu.
Mikropsuz ortamda yetişip büyüyen çocuklarınızı ileride astımdan
kolite, egzamadan nefrite kadar pek çok bağışıklık hastalığı
bekleyebiliyor.
Hijyen konusunu fazla abartmayın, takıntı yapmayın. Ellerinizi
mutlaka antibakteriyal sabunlarla temizleme gibi bir yanlışlığa ise
sakın düşmeyin. Tabii ki pis ortamlarda yaşamayın, tabii ki
temizlik konusunda duyarlı kalın ama asla temizlik takıntılı biri
de olmayın.
Lütfen biraz yavaş yiyin!
Çok hızlı yiyoruz ve bu maalesef benim de sık tekrarladığım bir
hata. Oysa yeme hızını azaltmak kalıcı kilo kontrolü için son
derece önemli bir belirleyici.
Yavaş yemek ve her lokmayı uzun uzun çiğnemek yiyeceklerin lezzeti
ile ilgili duygusal hazları da daha yoğun hissetmenizi sağlar.
Yemeğe başladığınızdan itibaren açlık kontrol mekanizması tokluk
hissine ulaşmak için biraz zamana ihtiyaç duyar ki bu süre ortalama
20 dakika kadardır. Yavaş yiyerek açlık merkezine tokluk hissinin
ulaşması için zaman vermiş olursunuz.
Kontrollü bir kilo dengesi için lütfen rahat bir ortamda (oturarak,
keyifle sohbet ederek) ve yavaş yavaş, tadını çıkararak yemek
yiyin.
Yemeğinizin ortalarına doğru tok olup olmadığınızı sorgulayın.
Cevabınız “evet” ise yemek yemeye devam edip etmemeyi bir kez daha
düşünün. Yemeğiniz çok lezzetli karnınız çok ama çok aç olsa bile
bunu her seferinde deneyin.
Yeni yılda daha da çoğalın!