Buğday, tanesi ve yapısı bozulmadan tüketilirse ciddi bir sağlık sorunu çıkarmaz. Ama “rüşeym” içeren bir unu bugünkü unlar gibi depolayamazsınız. Ekmek de, “kabuk ve rüşeym” bölümü ayrıldıktan sonra glüten zengini boş kaloriden ibaret bir besindir ne yazık ki!
Buğday, tanesi ve yapısı bozulmadan, yani endüstriyel bir “ürün”
olan beyaz un haline getirilmeden ve abartılmadan tüketildiği
taktirde ciddi bir sağlık sorunu -çölyak hastası ya da glüten
intoleranslı biri değilseniz- çıkarmaz.
Buğdayın dışındaki posa, mineral ve vitamin zengini “kabuk” kısmı,
merkezindeki E vitamini ve faydalı yağ deposu “rüşeym” yani
“embriyo” bölümüne dokunmaz. Bunları sadece “nişasta”dan ibaret
olan sağlıksız “endosperm” bölümünden ayırmazsanız ciddi bir sorun
yaşamazsınız.
Ama “rüşeym” içeren bir unu bugünkü unlar gibi depolayamazsınız.
Zira yağdan zengin yapısı nedeniyle o un süratle bozulur. Temel
sorun da budur zaten.
Bugün sabah gidip fırından aldığınız ekmek, “kabuk” ve rüşeym”
bölümü ayrıldıktan -yani sağlığa faydalı olabilecek vitamin,
mineral ve posası uzaklaştırıldıktan- sonra geride kalan glüten
zengini boş kaloriden ibaret “beyaz un” ile imal edilen sorunlu bir
besindir.
Özeti şu: Tam buğday ya da tahıldan yapılmış, ekşi maya ile
mayalanarak pişirilmiş bir dilim ekmek her öğünde afiyetle
yenilebilir...
HDL çöp işçisi mi çöp kamyonu mu?
İyi kolesterol olarak bilinen HDL gerçekten iyi mi? Kötü
kolesterol LDL’si yüksek olan birinde iyi kolesterol HDL’nin de
yüksek olması bizi rahatlatmalı mı?
HDL de LDL de kolesterolün kendisi değil, kolesterol taşıyıcısı
kamyonlar ya da konteynerler. Damarlarınızı İstanbul Boğazı gibi
düşünün. Boğaz’dan geçen gemilerin taşıdığı LDL konteynerleri
damarlarınıza zararlı, HDL konteynerleri ise faydalı sayıları
yükler.
Metabolik süreçler sulu kanda yağlı kolesterolü taşıyabilmek için
böyle bir “paketleme” sistemi oluşturmuş. HDL damar duvarında
biriken kolesterol çöpünü toplayıp karaciğerinize yeniden taşıyan
çöp kamyonları gibi çalışıyor. Bu sayede oksitlenerek damar
duvarına zarar veren oradaki iltihabi süreçleri tetikleyip
plak-pıhtı oluşumunu tetikleyebilen “okside LDL” parçacıklarını
adeta “paketleyip” karaciğere taşıyarak temizleyen bu sistem çok
önemli.
Eğer HDL’niz ve ApoA1 seviyeniz yüksekse temizlik işleri
örgütünüzün güçlü olduğunu düşünebilirsiniz.
Safra kesenize sahip çıkın
Çoğumuzun bir aksesuvar, gereksiz ve faydasız bir ayrıntı olarak
düşündüğü ve bu nedenle de çok yanıldığı safra kesesi aslında mühim
görevleri olan bir organ.
Günlük üretimi neredeyse 1 litreyi bulan karaciğer safrasını alıp
yoğunlaştırarak depolamak ve yağlı gıdalarla beslenildiğinde hazım
için o safrayı bağırsağa ihtiyaç oranında pompalamak bu minik
organın görevi.
Özellikle karaciğer yağlanması olanlarda ve bazen de başka
sebeplerle safra taş da üretebiliyor. Böyle durumlarda da çoğu
zaman gereksiz yere operasyonla alınıyor, bazen de alınmak zorunda
kalınıyor.
Bu nedenle karaciğerinizi yağlandırabilen her yanlıştan uzak
durmanızda fayda var.
Sağlıklı bir tatlandırıcı var mı?