Kanser, hayatımızı dört bir yandan kuşatınca sağlığımızla ilgili diğer önemli gündemleri maalesef ıskalamaya başladık.
Iskaladığımız tehditlerden en önemlisi farklı doku ve organlarda gelişen kanserler. Biliyorsunuz, Dünya Sağlık Örgütü 2004 yılından bu yana -yerinde ve doğru bir kararla- ekim ayını “Meme kanseri bilinçlendirme ve farkındalık ayı” olarak ilan etti. Ama bana sorarsanız her ayın en az 2-3 gününü “kanser farkındalığı meselesi”ne ayırmamız lazım. Nedeni şu: Sağlık uzmanlarının tamamı, en geç 10-15 yıl sonra kanserlerin ölüm nedenleri arasında ilk sıraya yerleşeceğini söylüyor. Oysa biliyoruz ki kanserlerin de çoğu önlenebiliyor. Daha da önemlisi biraz dikkat edilirse tehlikeli boyutlara ulaşmadan erken dönemde teşhis ve tedavi edilebiliyor.
ÖNEMLİ
BEDENİNİZLE KONUŞUN
KANSERLERİN çoğu önemsemediğimiz bazı işaretlerle ve düşündüğümüzden çok daha uzun bir zaman dilimi içerisinde sinsice gelişiyor. Biraz uyanık olan, bedenini dinlemeyi bilen insanlar işte bu nedenle daha şanslılar. Örneğin, giderek belirginleşen “halsizlik ve yorgunluklar”, durup dururken ortaya çıkan “kilo kayıpları”, nedeni anlaşılamayan ama tekrarlayıp duran uzun süreli “hafif bir ateş”, vücudun herhangi bir yerinde inatçı bir şekilde varlığını sürdüren “ağrılar” herhangi bir kanserin ilk işareti olabiliyor. Ayak tabanında, avuç içinde ya da tırnak uçlarında önemsenmeyen bir “ben”, özellikle büyümeye ve renk değiştirmeye başlamışsa ciddi bir cilt kanserine işaret edebiliyor.
......