“Karaciğerim sağlam!” diyebilmeniz için sadece kanda SGOT, SGPT ve GGT enzimlerinin seviyelerinin normal düzeydeolması yetmez. Bu enzimlerin normal olmasına güvenemezsiniz, başka verilere de ihtiyaç duyarsınız. Nedenine gelince...
Bu güzel cumartesi sabahında keyfinizi kaçırmak istemem
ama size tatsız bir haberim var: Karaciğer hastalıkları, özellikle
de “yağlı karaciğer” ve bunun yol açtığı “yağlanmaya bağlı
iltihaplanma” yani “steato hepatitis” problemi en sonunda bizde de
sık görülen sağlık sorunları listesine girdi.
İşin kötüsü çoğumuz onun varlığının ve öneminin yeteri kadar
farkında da değiliz. Özellikle karaciğer yağlanması probleminin
varlığını nasıl anlayıp onunla nasıl mücadele edeceğimizden
habersiziz.
Bir kere şu nokta çok mühim: Karaciğer yağlanması ya da
iltihaplanmasının en önemli nedenleri alkol kullanımı ve hepatit
virüsleridir ama şimdilerde en az bunlar kadar mühim bir başka
tehlike daha bu ikiliye eklenmiştir: İnsülin direnci!
İnsülin direnci olanların yarıdan fazlasının –hatta tamamına
yakınının- karaciğerleri az veya çok yağlı. Bir bölümünün ise hem
yağlı, hem iltihaplı.
Ne var ki rutin ve klasikleşmiş sağlık tarama testlerinde –yani
ticari check-up programlarında- karaciğerde bir problemin var olup
olmadığını anlamak için öngörülen standart yaklaşım sadece kanda
SGOT, SGPT ve GGT enzimlerinin seviyelerine bakmaktan ibarettir ve
bu son derece yanlış bir tutumdur.
Müthiş eksik ve çok hatalı bir yaklaşımdır.
“Karaciğerim sağlam!” diyebilmeniz için sadece bu enzimlerin normal
olmasına güvenemezsiniz, başka verilere de ihtiyaç duyarsınız.
Nedenine gelince. Buyurun...