Peki başlıktaki sorunun yanıtı ne? Kocası ölen kadının ömrü beklenenden daha uzun mu oluyor? Bir başka deyişle erkekler kadınların “telomer törpüsü” olabilirler mi?
Bilmiyorum! Araştırdım. Net bir yanıt bulamadım ama şimdilik şu bilgiye ulaştım: Karısını kaybeden erkekler beklenenden daha kısa yaşıyor, kocasını kaybeden kadınların ömür süresinde ise herhangi bir kısalma söz konusu olmuyor.
HATIRLATMA
KADINLARIN ÖMÜR UZATAN 10 AVANTAJI
◊ Kadınlar, ileri yaşlarında bile (emekli de olsalar) ev işleri yapmaya ve neticede aktif kalmaya devam ediyorlar.
◊ Kadınların toksik madde, sigara, alkol ve uyuşturucu kullanma oranları erkeklerden daha düşük.
◊ Sosyal ilişkileri daha güçlü. Üstelik kadınlar ilişkilerinde erkeklerden daha içten, güvenilir, hoşgörülü, samimi, paylaşımcı ve verici.
◊ İş kazalarına daha az maruz kalmaları ve daha az trafik kazası yapmaları da bir avantaj.
◊ Kadınlar daha sık doktora gidiyorlar. Erkekler hastalıklarını ya gizliyor ya da reddediyorlar. Kadınlar sağlık sorunlarını sadece doktorlarla değil birbirleriyle de paylaşıyorlar. Bu da onlara daha iyi bir doktora ya da hastaneye ulaşma fırsatı veriyor.
◊ Kadınlar stresle baş etme konusunda erkeklerden daha becerikliler.
◊ Kadınlarda bağışıklık sistemi erkeklerden daha güçlü. Kronik inflamasyon olarak bilinen “paslanma ve iltihaplanma” süreçleri erkeklerden daha hafif ve yavaş ilerliyor. Östrojen hormonunun iltihaplanmayı kolaylaştıran bazı süreçleri baskıladığını düşündüren kanıtlar var. Bizi enfeksiyonlardan koruyan T lenfositleri de kadınlarda daha güçlü, daha fazla, dirençli ve çalışkan.
◊ Kadınların “periyodik hormonal değişimleri”nin ve doğurganlıklarının da bir avantaj olabileceği düşünülüyor.
◊ Erkeklerde telomer kısalması ve bozulmasının daha hızlı olduğunu düşündüren bazı kanıtlar elde edildi. Bu da erkeklerin daha hızlı yaşlanmasına sebep olabilir.
◊ Kadınlarda iki adet X kromozomunun olması, genetik hataların örtbas edilmesi fırsatı yaratıyor olabilir diye düşünenler de var.
OT SEVERLER DAHA MI ŞANSLI?
Sebze ağırlıklı beslenmenin daha az hastalandırdığı, kronik hastalıklardan korunmayı kolaylaştırarak ömür süresi ve yaşam kalitesini uzatabildiğini gösteren bazı deliller var.
Tümüyle bitkisel bazlı beslenen, eti (balık, tavuk, kırmızı et) tümüyle reddedip süte, süt ürünlerine, yumurtaya elini sürmeyen bazı dini inanç grubu üyelerinin yaşadığı Loma Linda kasabasında (Amerika) ortalama yaşam süresi beklenenden çok daha uzun. 90-100’ü geçen insanların sayısı oldukça fazla. Üstelik bunların çoğunda inme, kalp krizi, kanser gibi yaşlılık sorunlarına, bunama gibi problemlere pek rastlanmıyor.
Elimizdeki diğer veriler de bize şunu söylüyor. 50’li yaşlardan sonra bitki ağırlıklı beslenmek daha doğru. Protein ihtiyacını sadece hayvansal proteinlerden karşılamaya çalışmak ise mühim bir yanlış.