“Neden yaşlanırız?” sorusuna cevap arayanların aklındaki esas soru -samimi olarak ifade etmeseler de- “Nasıl daha uzun süre yaşayabiliriz?” meselesine cevap aramakla ilişkilidir.
Ama ben daha en başından ve lafı çok da uzatmadan düşüncemi söyleyeyim: Leonard Hayflick’in de belirttiği gibi “Ne yaparsanız yapın her şey yaşlanacaktır. Evrendeki her şey yaşlanır”. Kısacası yaşlanmak doğal ve beklenen bir süreçtir. Akılcı olanı, ruhu ve bedeni sağlıklı olarak ve birlikte yaşlandırmayı becerebilmektir. Detaylara gelince...
ÖNEMLİ SORU
NEDEN YAŞLANIYORUZ?
NEDEN yaşlandığımız konusunda birçok teori var. Ve bu teorilerden bir kısmı ile ilgili önemli delillere ulaşılmış durumda. “Telomerlerimizin kısalması, genetik şifremizde çok sayıda hatanın artarak birikmesi, protein katlanma süreçlerinin bozulması, mitokondrilerin eski güçlerinden uzaklaşması” bunlardan sadece bazıları. Ama esas olarak şu an elimizdeki en güçlü deliller bizi “glikasyon/şekerlenme, inflamasyon/iltihaplanma ve oksidasyon/paslanma” süreçlerinin yaşlandırdığı yönündedir. Bu üçlünün bizi sadece yaşlandırmakla kalmadığını, yaşlanmayı da kötüleştirdiklerini düşünenlerdenim. Ve bu nedenle bu üçlüyü “MAHŞERİN ÜÇ ATLISI” olarak tanımlamanın daha doğru olacağı kanaatindeyim. İsterseniz gelin, sözü daha fazla uzatmadan bu üçlüden ilkini, “glikasyon/şekerlenme meselesini” birlikte anlamaya çalışalım.