O gücün gen çeşitliliği de muazzam. Bizden en az 150 kat fazla, yaklaşık 3.5 milyon civarında. Anlaşılan o ki bu müthiş gen havuzu sadece biyolojimize iyi gelmiyor. Bize akıl da veriyor. Sadece yeme-içme davranışlarımızı değil duygularımızı bile etkiliyor. Diyelim ki “içses”iniz size “öğle yemeğinde patates püreli bir et sipariş et, üstüne de 3-4 top çikolatalı dondurmayı midene indir” diyor. O mesajın kaynağının bağırsaklarınızdaki mikroplar olması mümkün. Kısacası o minik canlılar bizimle adeta sohbet ediyor. Üstelik bu sohbetlerin konusu yalnızca yeme-içme ile de sınırlı kalmıyor. Onlar gönderdikleri kimyasal sinyallerle düşüncelerimize, enerjimize, davranış biçimlerimize bile müdahale edebiliyor.
BİZ GEN FAKİRİ MİYİZ?
Tarih 26 Haziran 2000. Yer Washington, ABD. Büyük bir basın toplantısı. Kürsüde dönemin ABD başkanı Bill Clinton ve arka planda İngiltere başbakanı Tony Blair var. Heyecan dorukta. “Tüm insanlığı ilgilendiren” bir projenin başlangıç vuruşu birazdan yapılacak. Ve o ilk vuruş başkanın “tüm çağların en özel günü” cümlesiyle başlayacak. Sonrası mı? Kocaman bir hüsran. GENOM PROJESİ olarak bilinen o çalışma tamamlandığında hiç de beklenen sonucu vermiyor, adeta “dağ fare doğuruyor!” Çünkü çalışmanın sonunda gen sayımızın topu topu 30 bin kadar olduğu anlaşılıyor. Özetle bana göre biz “gen fakiri”yiz!
BAKIN O BAKTERİLER NELER YAPIYOR
- Bağırsaklardaki bağışıklık yapılanması ile işbirliğine girip BAĞIŞIKLIK gücümüzü etkiliyor.
- Besinlerdeki kanserojenleri parçalayarak ANTİ KANSER gücümüze katkı sağlıyor.