Modern tıp erken teşhis alternatifleri, aşıları, antibiyotikleri, yeni ve etkili ameliyat teknikleri ile hayatımıza değiştirdi.
Yaşam kalitemizi yükseltip ömrümüzü uzattı. Kanserleri erken teşhis ediyor. Kalp damarlarındaki tıkanıkları açıyor. Ateşli bir hastalığı 3-5 günde iyileştirip alerjik bir tehdidi dakikalar içinde bazen tek bir enjeksiyonla bile yok edebiliyor. Özetle, modern tıp akut hastalık ya da sorunlarla baş etmek ve kriz durumlarını başımızdan süratle defetmede son derece başarılı. Bu nedenle ona müteşekkiriz. Peki aynı başarıyı uzun süreli sağlık sorunlarının çözümünde de gösterebiliyor mu? Konu otoimmün hastalıklar, obezite, Alzheimer, Parkinson, kanserler, kalp ve beyin damarı hastalıkları, kronik alerjiler olduğunda da “Korkmayın, ben varım!” diyebiliyor mu? Akut sorunlar ya da acil problemlerde “Hızır gibi” yetişen o müthiş hızlı ve etkili, son derece güvenli, “Ben kanıta dayalı olmayan hiçbir şeye itibar etmem arkadaş!” diye direttiği tavrını kronik hastalıklarda da gösterebiliyor mu? Konu “ruhsal sorunlar” olduğunda, psikolojik ve psikosomatik problemlerin çözümü olduğunda da “Korkmayın, ben varım!” diyebiliyor mu? Bu sorulara güçlü bir “Evet” yanıtı vermek maalesef bir hayli zor. İşte bu nedenle bana göre bize yeni bir tıp anlayışı, farklı bir tıbbi yaklaşım tarzı gerekiyor...
MODERN TIP NEREDE HATA YAPIYOR? SORUN NE
Akut sorunların çözümünde bu kadar başarılı olan modern tıbbın kronik hastalıkların çözümünde yaşadığı bu başarısızlığın sebebi ne? Obeziteyi, diyabeti, Alzheimeri, kalp krizleri ve felçleri, kanserleri son 50 yılda nerede ise 5’e 10’a katlayan yanlışın kaynağı nerede? Modern tıp nerede hata yaptı, yapıyor? Bana göre modern tıbbın ilk hatası sorunları ile “yüzleşmekten korkması”dır. Başka hataları yok mu? Var! Mesela “analitik düşünmeyi” bilmiyor. “Sebebe değil sonuca” odaklı. Ruhu unutup yalnızca bedene itibar ediyor. “Beden ruh ilişkisini ıskalıyor”. Sadece “kanıta dayalı” olana itibar edip, “tamamlayıcı, geleneksel ve doğal” tıbbın yaklaşımlarını görmezden geliyor. Neticede, modern tıp “araziye” değil, orada yetişen bataklık otlarına bakıyor. “Araziyi ıslah etmek” yerine orada yetişen neticeleri imha etmeye çalışıyor. Özetle, sebepleri yok etmek yerine sonuçları maskelemekle meşgul.
ÇÖZÜM BÜTÜNLEŞTİRİCİ BİR YAKLAŞIMDA OLABİLİR
MODERN tıp ruhu en baştan, daha yola çıkarken ıskaladı. Iskalamaya da devam ediyor. İnsanın ruh ve bedenden müşekkel mükemmel bir bileşim olduğunu unutuyor. Bedeni ruhtan, ruhu bedenden ve bu ikiliyi yaşadıkları çevreden, sağlam ve hasta kişileri içinden geldikleri kültür ve geleneklerden uzakta değerlendiriyor. Kısacası sadece insana ve çoğu zaman da ruhtan ziyade bedene odaklı. Durum böyle olunca da geleneksel tıbbi yöntemleri yeteri kadar dikkate almıyor. Onlara gerektiği oranda itibar etmiyor. Peki çözüm tamamlayıcı tıpta mı? Kısmen öyle! Modern tıbbın geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarından da faydalanması zorunlu. Bu özellikle kronik hastalıklar olduğunda vazgeçilmez bir zaruret. Ama bu yeni yaklaşım da bazı şartlara bağlı. Mesela konu “bitkisel tıp” yani “Fitoterapi” olduğunda aşağıdaki maddeler çok mühim...