Bayram tatili uzundu. Hepimiz bol bol yiyip içtik ve iyice dinlendik. Neticede az ya da çok yağlandık. Peki bu fazla yağlardan nasıl kurtulacağız? Hangi diyeti yapacağız? İsterseniz sözü daha fazla uzatmadan ben yanıtımı hemen vereyim: Kilo sorununun her türlüsünü sadece diyet ile çözmeyi unutun. Nedeni şu...
Kilo vermenin matematiksel boyutu basittir. Yaktığınızdan daha az kalori alır, enerji dengenizi negatife çevirirseniz kilo verirsiniz.
Bir başka yol da şudur: Yaptığınızdan daha fazlasını yapıp günlük aktivite yoğunluğunuzu artırdığınızda da yine yağ kaybedersiniz.
Üçüncü bir yol daha var. Kazandığınız kalorileri kısıtlar, aktivitenizi artırdığınızda da yine kilo kaybedersiniz.
Peki bunların hangisi daha etkili ve kalıcı sonuç verir? Araştırmalara bakılırsa günde sadece 500 kalori eksik beslenerek ya da 250 kalori eksik kazanıp 250 kalori harcayarak yürütülen kilo verme çabaları aşağı yukarı aynı sonucu veriyor. İkisinde de hemen hemen aynı miktar kilo kaybediliyor ama konu “verilenleri geri almamak” olduğunda ikincisi kesinlikle daha etkili ve kalıcı sonuç veriyor. Egzersiz yapılmadan sadece diyetle yürütülen kilo kaybı programlarının yüzde 95’inde verilen kilolar yeniden kazanılıyor. Hem de çoğu zaman fazlasıyla.
Netice şu: Fazla yağlarınızdan kurtulurken de, sağlıklı kilo aralığında kalmaya çabalarken de ne diyetler ne de egzersizler tek başına yeterli başarıyı garanti etmez, edemez.
Doğrusu ikisini birlikte yürütmek, yani egzersizle aktif hayatı evlendirmektir.
HATIRLATMA
Önemli olan ne yediğiniz değil ne hazmettiğinizdir
Geçenlerde de yazdım ama sanırım yeteri kadar iyi ifade edemedim: Sık sık tekrarladığımız bazı beslenme hatalarından biri de sadece “ne kadar yediğimize” odaklanıp “ne yediğimizi ıskalamak”tır.
Bu geçerli, özellikle bazı durumlarda vazgeçilmez bir ayrıntıdır.
Konu insülin direnci olanlarda özellikle mühimdir. Onlar aynı miktar kaloriyi proteinler yerine karbonhidratlardan aldıklarında, daha kolay yağlanırlar.
Örneğin 500 kalorilik şeker ve nişasta zengini bir besinden (mesela hamur tatlıları), onların bedenleri 500 kalorilik protein yüklü bir gıdadan (mesela balıktan, etten, yoğurt veya yumurtadan) daha çok yağ üretir.
Sadece “ne yediğiniz”e odaklanmanız da yeterli olmayabilir. “Nasıl hazmettiğimiz” de önemli bir ayrıntıdır.
Nedeni şu: Yediklerimizi sindirme kabiliyetlerimiz eşit olmayabiliyor. Bir besin biri için rahatlatıcı, diğeri için şişkinlik ve gaz üretici olabiliyor. Bazıları, bazı besinleri yediklerinde ise ağır kurdeşen atakları, ishal durumları yaşayabiliyor. Diğer taraftan bedensel fayda söz konusu olduğunda neyi, ne kadar yediğimiz kadar nasıl ve ne ölçüde hazmettiğimiz, onun içindeki yararlı unsurlardan ne kadar faydalanabildiğimiz de önemli bir ayrıntı. Tahıl yediğinde ishal olan çölyak hastalarını, hemen her gün hayvansal protein (et, yoğurt, yumurta) tüketmesine rağmen pernisiyöz anemiye yakalanabilen B12 vitaminini hazmedememe mağdurlarını unutmayalım. Özeti şu: Beslenme “ağızda başlayıp hazım sisteminin son noktasına kadar süren” çok karmaşık bir süreç. Her birimizin kullanabildiği, kullanamadığı yakıtlar, faydalandığı ya da hastalandığı gıdalar var. Bedenimizi, besinlerimizi, besinlerle bedenlerimiz arasındaki ilişkileri öğrenmek işte bu nedenle çok önemli.
Şu soruların yanıtını mutlaka öğrenin:
- Yediklerim bana uygun mu?