Nereden nereye! Cahit Sıtkı Tarancı 1940'larda "Yaş otuz beş yolun yarısı eder" diye yazmıştı.
Geçen hafta Avusturya'daki bir araştırma enstitüsü ise "Altmış yaş orta yaştır" açıklaması yaptı. Şurası kesin: Yaş kayması süreci yaşıyoruz, en az on yıllık bir kayma söz konusu. Yani dünün ellisi, bugünün altmışı, bugünün altmışı da yarının yetmişi olacak belki.
FARKLI nedenleri olsa da yaşlanma "biriken hasarlar" ve "hasar
tamir sistemlerindeki yavaşlama"nın ortak sonucu gibidir. Hasarı
yaratanlar farklı, çoğu da bildik şeylerdir. Mesela oksijen!
Şaşırmayın, bizi yaşlandıran nedenlerden birinin de oksijen
olduğunu biliyoruz. Doğrudur, oksijensiz yaşayamaz, yeteri kadar
oksijen soluyamazsak kısa sürede ölürüz. Yaşadığımız her an,
oksijeni solunumla önce akciğerlerimize oradan da kana aktarır,
hücrelerimize ulaştırırız.
SUÇLU OKSİJEN Mİ
Hücreler onu mitokondrilerinde –enerji üretim merkezleri- enerji
üretimi için kullanır, oksijen enerji üretmek için mitokondrilerde
yakılır. Kısacası oksijen hücresel enerji üretiminin, yani hayatın,
hayatta kalmanın temel faktörlerinden biridir. Normalde
mitokondriler kanla kendilerine ulaşan oksijenin önemli bir
bölümünü güvenli bir biçimde kullanır. Ne var ki oksijen
moleküllerinin yüzde ikisi, üçü sistemin dışına kaçar. Felaket tam
da işte o noktada başlar. Bundan sonraki süreci yaşlılık
araştırmaları uzmanı Prof. Dr. Tom Kirkwood