***
Yeni haftaya yine D vitamini notlarıyla giriyoruz. Nedeni şu... D vitamini asla sıradan bir vitamin filan değil. Onun için “VİTAMİNLERİN KRALI” tanımlamasını kullanmamızın haklı pek çok nedeni var. Son 20 yılda net ve açık olarak farkına vardık ki bu muazzam molekül “akla ziyan marifetleri” olan vitamin ötesi bir doğal mucize. Zaten böyle olduğu için de onun sadece bir vitamin değil, muhtemelen bir hormon olduğunu da düşünenlerin sayısı giderek artıyor. Ben de aynı kanaatteyim. Nedenine gelince...
İYİ BİLGİ
O HER HÜCREYE HÜKMEDİYOR
Bedenimizdeki neredeyse her hücrede D vitaminine özel reseptörler/almaçlar var. D vitamini o reseptörlere/almaçlara tutunarak hücrelerin içine giriyor. Girdikten sonra da mitokondri fonksiyonlarından (enerji üretim merkezlerimiz) DNA’larımıza kadar (genetik materyalimiz) hücrelerimizin hemen her noktasında önemli işlere imza atıyor. ÖZETLE, eğer yeteri kadar D vitaminine sahip olamazsak belleğimizden enerjimize, kalp damar sistemimizden metabolik ayarlarımıza, bağışıklık gücümüzden kanser savunmamıza, kilo dengemizden kas/kemik bütünlüğümüze kadar pek çok alanda sistemlerimiz çökme tehdidiyle karşı karşıya kalabiliyor. İşte bu nedenle “D VİTAMİNİ GÜCÜ” hepimizin dikkatle izlemesi gereken çok ama çok önemli bir sağlık ayrıntısıdır. 2 gün önce çıktığım kısa yaz sonu tatili nedeniyle o ayrıntıları daha önceki yazılarımdan da faydalanarak bugün sizlerle bir kez daha paylaşıyorum.