Hiçbir ünlünün diyeti de size uymaz. Uymaz çünkü hiçbiriniz onun boyunda, kilosunda, genetik yapısında ya da sağlık durumunda değilsiniz.
Magazin sayfasının en popüler konusu “Ünlülerin diyetleri”dir.
Özellikle gösteri sanatları alanı ile ilgili ünlüler mesela
mankenler, oyuncular; işleri gereği kilolarını dikkatle izler, sık
sık da diyete girerler.
Sanılır ki kilo verme konusunda onlar herkesten bilgili, becerikli,
akıllı ve yetenekli. Hayır değiller!
Onlara çok özel diyetler uygulandığını sanıyorsanız o da doğru
değil. Araştırmalara göre diyet yaparken isteyerek kusmak, laksatif
ilaçlar kullanmak (bağırsakları boşaltan ishal yapıcı maddeler)
yani yanlış diyetler yapmak en çok ünlüler arasında yaygın. Zaten
hiçbir ünlünün diyeti de size uymaz. Uymaz çünkü hiçbiriniz onun
boyunda, kilosunda, genetik yapısında ya da sağlık durumunda
değilsiniz.
Siz sadece kendi bedeninize, vücut şartlarınıza, beslenme
kültürünüze, kesenize ve ağız tadınıza uyan bir beslenme sistemiyle
başarıya ulaşabilirsiniz.
Olaya “Diyet yapacağım” diyerek girdiğinizde zaten en baştan
sınıfta kalırsınız. “Ben kendime yeni bir yol çizmek, başka bir
beslenme, başka bir aktivite sistemine geçmek istiyorum”
demelisiniz. Vücudun ihtiyacından daha çok yağ, şeker, un ve tuz
tüketirseniz kilo alırsınız. Eğer vücudunuzun ihtiyaç duyduğu
aktiviteyi yapmazsanız yine kilo alırsınız.
Hareket etmek için tasarlanmışız. Bundan 100 yıl önce atalarımız
günde ortalama 20 bin adım atarken, bugün sadece 2 bin adım
atıyoruz.
Hangi krem daha etkili?
Yaşlanan her cilt az ya da çok ama mutlaka pörsür. Yaşlanan her
cilt az çok kurur, kırışır ve sarkar. Ama iyi bakılan her cilt de
daha geç ve güzel yaşlanır.
Bir de şu bilgi mühim. Cilt içinden beslenir, dışından desteklenir
veya korunur. Gıdalar ya da destek takviyeler ile beslenmeyen,
yeteri kadar omega-3, C vitamini, koenzim Q10, alfa lipoik
asit,
likopen, resveratrol, antosiyanidin, kateşin, kollajen almayan
ciltler daha çok ve erken buruşup kırışır ve sarkar.
Benzer bir şekilde cildini tozdan, dumandan, zararlı gazlar, sigara
dumanı, güneş ışınlarından koruyamayanların cildi beklenenden daha
hızlı yaşlanır.
En iyi krem hangisi sorusuna gelince: Ben “retinoik asitli (A
vitaminli), hyalüronik asitli, koenzim ve alfa lipoik asit içerikli
kremler” tercih edin derim.
Ayrıca ağız yolu ile kullanılan sıvı veya toz kollajen peptit
içeren kaliteli takviye ürünlerden faydalanmayı da ihmal etmeyin
diye de eklerim.
Kollajen anayasasının özeti şudur
Her şeyin olduğu gibi kollajen zengini olmanın da değişmez
bazı kuralları var. Her şeyden önce, kemiğinden ayırmamak, sulu
kemikli, tencerede kısık ateşte uzun süre kaynatılarak pişirilen ev
yemeklerine geri dönmek lazım.
Bir de unuttuğumuz sakatat lezzetlerine, paça çorbalarına...
Kılçığı ile yenebilen balıkları tercih etmek de basit ama etkili
bir ayrıntı. Keza balıkların da kollajen deposu oldukları
unutulmamalı.
Kollajen üretimini azaltan uykusuzluk, alkol, sigara gibi
zararlılardan da uzak durulmalı. Düzenli aktivitenin, özellikle de
yürüme ve yüzmenin kollajen üretimini hızlandırdığı da
hatırlanmalı...
C vitamininden zengin sebze ve meyvelere daha çok şans tanınmalı.
Takviye planı yapılırken de hyalüronik asit, alfa lipoik asit,
çinko açai berry gibi cilt dostu antioksidanlara öncelik
tanınmalı.
Gerektiğinde doğru kollajen desteklerinden faydalanmalı.
Unutmayın: Kollajen takviyesi öncelikle size günde 10 gram kadar
kollajen peptit sağlamalı.
Kemik tozu veya suyundan önce peptit formunda Tip 1 ve 3
kollajenler kullanmalı. Onun da molekül ağırlığı 3000 daltondan
düşük olmalı.
Süre de mühim... Başarılı bir sonuç için en az 3 ay kullanmanız
lazım. Hapını, çöpünü tozunu değil shot şeklinde üretilenler ve
şeker içermeyenler tercih edilmeli.
Biraz uzunca bir anayasa oldu ama daha etkin bir sonuç için bu
kadar zahmete değer...
Yürümek mi daha iyi koşmak mı?