Bağışıklık sistemimiz çöküyor, mikroplara paçamızı kaptırıyoruz. Kaslarımız, kemiklerimiz eriyor, yorgun, bitkin, enerjisiz kalıyoruz. Belleğimiz zayıflıyor, odaklanmamız zorlaşıyor. Duygu durumumuz dengesini kaybediyor, depresyona giriyoruz. Şeker hastalığına, kalp damar hastalığına, kanserlere, alerjilere daha kolay yakalanıyoruz. İşin kötüsü eksiğimizi besinlerimizle yerine koyamıyor, D vitamini zengini gıdalarla (yumurta, balık, süt ürünleri) ihtiyacımızın en fazla % 10’unu karşılayabiliyor, geriye kalan % 90 için güneşe ihtiyaç duyuyoruz. Kısacası D vitaminine çok ihtiyacımız var ve bu ihtiyacı yerine koyabilmek için güneşe muhtacız. Derimizi güneşle buluşturmak, DAHA ÇOK D VİTAMİNİ İÇİN DAHA ÇOK GÜNEŞ TOPLAMAK zorundayız. “Peki, nasıl olacak bu iş? Nedir derimize daha fazla D vitamini ürettirip onu bedende daha bol depolayabilmenin en garantili yolu?” diyorsanız, buyurun…
BİR UYARI
GÜNEŞLENDİKTEN SONRA SICAK SU İLE SABUNLANMAYIN
- Konuyu sadece güneşlenip D vitamini öncü maddesi üretmekle de halledemeyebilirsiniz. Neden mi? Diyelim ki usulünce güneşlenip mor ötesi UVB sayesinde cildinizde bol miktarda kolekalsiferol ürettiniz. Sakın hemen gidip duşa, özellikle de sıcak suyun altına girmeyin. Hele hele şampuanlanıp sabunlanmayı üstüne bir de keselenmeyi asla düşünmeyin. Nedeni şu: Ürettiğiniz kolekalsiferol bir süre sonra (ilk 48 saatte) yağ bezleriyle cildinizin dışına çıkıyor. Daha sonra da cildinizden emilerek kanınıza yeniden karışıyor, karaciğer ve böbreğinizde bazı işlemlerden geçip aktif D vitamini haline geliyor. Eğer siz güneşlendikten hemen sonra gider de bol sabunlu bir sıcak-ılık duş yaparak cildinizi yağlarından arındırır, keseler, ovalarsanız bin bir zahmetle üretilen o D vitamini öncü maddesi duş suyuna karışıp akıp gidiyor.
İYİ SORU