"Bağışıklık zayıflığı", yaygın bir sorun. Yazın ortasına geldik, hâlâ nezleyle, sinüzitle, bronşitle uğraşanlar var.
Bağışıklık zayıflayınca sadece enfeksiyonlara değil, kansere yatkınlık da oluyor, "kanser patlaması"nın arkasında da yine o var. "Şişkinlik, ishal, kabızlık" gibi sindirim problemleri, özellikle "gaz" neredeyse herkesin sorunu. Bitmedi! Bir de "alerji" konusu var. Hapşırıp aksıranlar, nefes darlığından bunalanlar, gece gündüz kaşınanlar saymakla bitmez. Ya "reflü-helikobakter" gibi mide problemlerine ne demeli? Lafı uzatmadan size şaşırtıcı bir bilgi vereyim. Bunların tümünün arkasında genelde aynı problem, "PROBİYOTİK FAKİRLİĞİ" de var. Nedeni ise bildik bir yanlışımız, "BESLENME" hatalarımız... Neler mi? Buyurun...
Hatalı besleniyoruz
Bağışıklık sistemimizin ihtiyaç duyduğu protein içeren besinleri (yoğurt, et, peynir gibi) yeteri kadar yemiyor, buna karşılık sistemi zehirleyen şeker, nişasta, un deposu zararlı yiyecekleri fazlaca tüketiyoruz.
Bağışıklık gücümüz için olmazsa olmaz kabul edilen besin unsurları ve vitaminleri de yeteri kadar kazanamıyoruz. En güçlü bağışıklık destekçisi kabul edilen D vitamini söz konusu olduğunda adeta "bitik" durumdayız. Listeye demir, B12, omega-3 ve probiyotik fakirliğimizi de ekleyebiliriz. Hafta boyunca bu beş değerli madde hakkında bilgiler aktarıyoruz.