Çoğumuz için bronz bir ten daha hoş bir görüntü demektir.
Tabii ki güneşten akıllıca faydalanıp, dozu kaçırmazsanız. Yoksa
"marsık gibi kararacağım" derken ucu cilt kanserine kadar
uzanabilen tehlikeli bir yolculuğa da çıkabilirsiniz.
Nedeni şu...
Bronzlaşmış bir ten, sahibinin güzel bir tatil geçirdiğini de ifade
ediyor. Sağlıklı, enerjik ve keyifli olduğunu da vurguluyor.
Hepimiz rengi biraz koyulaşmış, ışıltılı bir cilde sahip olmak
istiyoruz. Aynaya baktığımızda söylediği iyi haberleri fark etmek
ve onun itici gücü ile yaşama sarılmak herkese iyi geliyor.
Acaba bronzlaşmanın riskleri var mı? Evet var! Çünkü brozlaşmak
zaten başlı başına bir saldırı habercisi!
Tenin koyulaşması, UV ışınlarına karşı savunma mekanizmaları
harekete geçmiş, yani "pigman" denilen ve cilde rengini veren
maddeler gereğinden çok salınmaya başlamış demektir. Peki bir
yandan cilt sağlığını koruyup diğer yandan bronzlaşmak mümkün mü?
Bunun için ne yapmalı?
* Cildinizin "güneşe karşı toleransı"nı tanıyın. Ten rengi, cilt
lekelerinin, çillerin, benlerin çokluğu ve büyüklüğü, ailede cilt
kanseri öyküsünün olması bu toleransı değiştiriyor. Beyaz
tenlilerin esmerlere göre daha düşük toleransa sahip olmaları
gibi...
* Solaryumu unutun. Sezona girerken kumsallarda, havuz başlarında
"peynir" gibi görünmemek için solaryum seansları organize edenlere
yılda 10 seansın melanom riskini ikiye katladığını hemen
hatırlatalım.
* "Gölge kuralı"nı hatırlayın. Arada bir güneşe çıkıp kalan
zamanını gölgede geçirmeyi tercih edenlere bir bilgi: UV
ışınlarının zarar veremeyecek denli zayıflaması için gölgenin
sizden en az iki kat büyük olması gerekiyor.