Kan şekerindeki hafif yükselmeler ve kan insülin seviyelerindeki artışlar, beyni/belleği olumsuz etkiliyor.
Şeker hastalarında belleğin beklenenden daha erken
bozulabileceği uzun süredir biliniyordu ama son yıllarda artan
sayıda bilgi birikimi gösterdi ki "kan şekeri-beyin/bellek
ilişkisi" söz konusu olduğunda sorun sadece diyabetle sınırlı
kalmıyor. Kan şekerindeki hafif yükselmeler (gizli şeker) ve kan
insülin seviyelerindeki artışlar da (hiperinsülinemi/insülin
direnci) beyni/belleği olumsuz etkiliyor.
Bedenin bütün hücrelerinin (özellikle de beyin hücrelerinin) düzgün
çalışmaları için glikoz gereksinimi olsa da glikozun ve insülinin
fazlası beyin dokusunda tahribat yapabiliyor. Bu tahribatın nedeni
henüz tam net ve açık olarak bilinmiyor.
Artan kan şekerinin proteinlerle etkileşime girerek beyne hasar
veren bazı maddeler oluşturabileceği veya aşırı insülin birikiminin
Alzheimer hastalığına yol açan beta amiloid maddesinin beyin
dokusundan temizlenmesini aksatabileceği gibi fikirler var ama net
ve açık bir kanıt yok elimizde.
Bize göre süreç nasıl işlerse işlesin önemli olan şu: Kan şekeri ve
insülin seviyelerindeki artışlar diyabete yol açsın ya da açmasın
beyni tahrip edip belleği yiyip bitirebilir.
NE YAPMALI?
İşte bu nedenle yılda bir-iki kez kan şekeri ve insülin tayinleri yaptırmak, özellikle 60'ından sonra daha da önemli testler haline geliyor. Yaşı 60'ı, 70'i geçenlerde açlık kan şekerinin 100'ü (100 mg/dl), üç aylık kan şeker ortalamasını gösteren hA1c'nin 5,8'i (%5,8), kan insülin seviyelerinin açlıkta 5'i (en fazla 8'i) geçmemesi tavsiye ediliyor.