Çoğumuz tempolu yürümeyi doğru dürüst bilmiyoruz. Ayıp da değil. Ben de bilmiyormuşum. Öğrendim, uyguladım, çok da iyi neticeler aldım. Bilmediğimi ise bir egzersiz uzmanı ile sohbetimde fark ettim. O uzmanın söylediklerini uygulayınca anladım ki bilinçli bir “tempolu yürüyüş” o bildik yürüyüşlerden farklı bir şey. Kurallarına yeterince uyulduğunda “basit yürüyüş”e göre sadece “kilo yönetimi” için değil, genel sağlık için de daha etkili ve faydalı. Netice şu: “Yürümek” doğal, sıradan, bildik aktivite olsa da konu “tempolu yürümek” olunca birazcık detaya girmek, azıcık bilgi edinmek lazım. Böyle yapılırsa eğer daha iyi sonuçlar çantada keklik haline geliveriyor. Peki ne mi yapacağız? Buyurun...
Hem poğaça hem 15 bin adım olmaz
Ahmet Hakan geçtiğimiz günlerde köşesinde “pastanelerde yapılan
anne poğaçaları”na fazlaca takıldığını ve bu arada da “günde 15 bin
adımı geçmek” hedefine odaklandığını yazdı.
O notları görünce ben de bu uyarıyı yapmam gerektiğine karar
verdim. Nedeni şu: Poğaçanın lezzetli bir atıştırmalık olduğu
kesin. Ne var ki o da pek çok lezzetli atıştırmalık gibi sadece
damak çatlatan değil, aynı zamanda damar patlatan bir gıda.
Çünkü “beyaz un ve margarin” karışımı, sağlığa zararlı “trans yağ
yüklü” atıştırmalıkların bilinen en mühim örneklerinden biri. Bu
nedenle de poğaçanın günahlarını değil günde 15 bin adım, günde 25
bin adım da atsanız ödeyemezsiniz.
Özeti şudur: Yaşınız 40’ı geçtikten sonra poğaçayla aranıza mesafe
koyun ama günde 15 bin adımı geçme hedefinden asla vazgeçmeyin.
Nasıl yürümeliyiz?
Aktivite uzmanı Ahmet Tarık
Ergüven’den aktarıyorum: “Tempolu yürüyüşlerde adımlar kalça
genişliğinde atılır. Bu sayede omuriliğin aşırı zorlanması önlenir.
Başlangıçta ortalama hız saatte 4 kilometredir.
Tempolu yürüyüşte bir ayak daima yerle temas halindedir. Bu sayede
eklemlere koşudaki gibi aşırı baskı yüklenmesi olmaz. Yürürken dik
bir üst vücut duruşu şarttır. Baş omuriliğin uzantısıdır. Bakışlar
karşıya doğrultulmuştur. Omuzlar bilinçli olarak geriye doğru
çekildiği için göğüs kafesi de doğal olarak yukarı kalkar.
Tempolu yürüyüşte ayaklar hakkını vererek yeri hissetmelidir.
Atılan her adımda hareket topuktan başlar, ayağın tamamı yerle
temas ettirilerek hareket parmak uçlarında bitirilir. Bu esnada
dizler hafif kırık durumdadır.
Kollar bacaklarla çapraz olarak arkaya öne ve birbirine paralel
olarak hareket ettirilir. Dirsekler dik bir açı oluşturur ve bu
pozisyon yürüyüş boyunca korunur. Hareket dirseklerden değil,
omuzlardan gelir. Eller gevşek bir yumruk oluşturacak vaziyette
tutulur, omuz yüksekliği ve bel seviyesi arasında hareket
ettirilir.
Kalça asla aşağıya sarkıtılmaz, sarkık kollar tempoyu yavaşlatır.”
(Ahmet Tarık Ergüven/Paniğe Gerek Yok/2014)