Osman Müftüoğlu Hürriyet Gazetesi

Yaşa bağlı Seker genetik mi değil mi?

Şeker hastalığının iki tipi var. Birinci tipi (tip1 diyabet) çocuklarda görülüyor. Bu diyabette pankreas nedeni halen bilinmeyen bir sebeple insülin üretemiyor, insülin üretimi sıfıra iniyor. Neticede de insülinle...

19 Ekim 2017 | 484 okunma

Şeker hastalığının iki tipi var. Birinci tipi (tip1 diyabet) çocuklarda görülüyor. Bu diyabette pankreas nedeni halen bilinmeyen bir sebeple insülin üretemiyor, insülin üretimi sıfıra iniyor. Neticede de insülinle tedavisi zorunlu bir şeker hastalığı devreye giriyor.
Bu tipte herhangi bir genetik eğilim genelde söz konusu değil. Viral enfeksiyonlardan, bağışıklıkla ilgili sorunlardan kuşkulanılıyor.
Yetişkinlerde görülen diyabetteyse (tip2 diyabet) durum farklı. Bu diyabet insülin direnci ve kilo sorunuyla yakından bağlantılı. Burada insülinin yokluğundan çok çokluğu devreye giriyor. Hastalığın ortaya çıkma zamanı 40’lı yaşlardan sonrası. Yaş ilerledikçe görülme ihtimali daha da artıyor.
Tip2 diyabetin yaşla bağlantısında beslenme hatalarının, hareketsizliğin, kilo fazlalığının ve muhtemelen biraz da doğal yaşlanmanın payı var. Ama önemli bir bölümünde “genetik eğilim” de söz konusu.
Bu genetik eğilim meselesinin çoğumuz farkında değiliz.
Doktorlar “Ailenizde şeker hastası var mı?” diye sorduğunda “Hayır, ailemde genetik diyabet yok, yaşa bağlı diyabet var” yanıtı veriyoruz. Oysa yaşlılık tek başına diyabet nedeni olmuyor genelde. Öyle olsaydı zaten yaşı 70’i, 80’i geçen herkesin bu hastalığa yakalanması gerekirdi.
Özeti şu: Ailenizde ileri yaşlarda da ortaya çıkmış olsa, ağır değil hafif düzeyde de kalsa diyabetli birileri varsa, hele hele o “birileri” birinci dereceden akrabanız ise sizin de diyabet yönünden, en azından insülin direnci ve bununla ilişkili sorunlar (kilo fazlalığı, hipertansiyon, damar sertliği, karaciğer yağlanması, gut hastalığı) yaşama riskinizin olabileceği lütfen aklınızda olsun.
Eğer böyle bir durum söz konusuysa, fazla kilolarınız da varsa hemen bir insülin direnci testi yaptırın ve o fazlalıklardan acilen kurtulmaya bakın.
Kilo sorununuz olsa da olmasa da nişastadan, undan, şekerden ve aşırı miktarda gıda tüketmekten -ve tabii ki alkolden- uzaklaşın. Hareketli, egzersizi bol, aktif bir hayat sürün.
Eğer bunları yapmazsanız 60’lı-70’li yaşlarda siz de diyabete merhaba diyebilirsiniz, benden hatırlatması...

Egzersizin ne kadarı faydalı? 

Sadece 2 dakika sürecek sıkı bir egzersizin bile sizin için faydalı olabileceğini gösteren ciddi bilimsel kanıtlar var. Bu nedenle “Süreyi kenara bırakın, siz yeter ki yapın!” yaklaşımı son derece doğru bir fikir.
Ama yine de süresi 30 dakikayı geçen egzersiz çalışmalarının daha faydalı olduğunu unutmayın. Üstelik o faydalar, egzersizin süresi uzayıp yoğunluğu arttıkça daha da belirginleşiyor.
Yoğun egzersiz kavramı ise “kişiye göre değişen” bir şey. Kimi için (yeni başlayan bir obez) dakikada 100 adımlık bir tempo bile yeterken, kimi için (uzun süredir egzersiz yapanlar) dakikada 140 adımlık “postacı yürüyüşleri” bile “yoğun” sayılamayabiliyor.
Hatırlatalım: Bedenlerimizin korkunç bir uyum kapasitesi var. Egzersiz yoğunluğunu yavaş yavaş artırmamız halinde yaşımız ne olursa olsun fark etmiyor, hepimiz birer uzun mesafe yürüyüşçüsü haline gelebiliyoruz.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Biyolojik yaşınızı siz belirleyin 21 Kasım 2024 | 616 Okunma Gerçek yaşınız ‘biyolojik yaş’tır 18 Kasım 2024 | 723 Okunma En iyi egzersiz hangisi 16 Kasım 2024 | 1.177 Okunma Sırada ‘yaşlanma tsunamisi’ mi var 14 Kasım 2024 | 385 Okunma Şüpheci olun 07 Kasım 2024 | 495 Okunma