Maalesef ve üzülerek belirteyim ki eğitimi ve ekonomisi mükemmel düzeyde hatta imkânları sınırsız çoğu kişinin doğru dürüst bir “YAŞLANMA PLANI” yok!
Oysa yaşlılık getirebileceği muhtemel sağlık sorunları, bedensel ve ruhsal kayıplar ve kısıtlamalar nedeniyle üzerinde ısrarla durulması, düşünülmesi ve dikkatle planlanması gereken önemli mi önemli bir zaman dilimi. Unutmayalım! Yaşlılığımız ve nasıl yaşlanacağımız ile ilgili kararları bir anlamda biz veriyor; olumlu ya da olumsuz yaşam tarzı uygulamaları, doğru ya da yanlış, sağlıklı ya da sağlıksız hayat tarzı seçimlerimiz ile onun ne zaman ve hangi koşullarda kolumuza gireceğine biz karar veriyoruz. O kararlardan biri belki de 50-60’lı yaşlardan sonra en önemlisi “etkili ve kalıcı, keyifli ve faydalı bir egzersiz alışkanlığı edinmek” oluyor. Bilimsel araştırmalar ve sonuçları da bu bilgiyi net ve açık olarak doğruluyor. Özellikle bir egzersiz seçimi olarak yürümek, eğer doğru ve etkili bir alışkanlık şeklinde hayatımıza eklenebilirse “MÜKEMMEL YAŞLANMANIN” ve “İYİ YAŞAMANIN” temel belirleyicilerinden biri olarak görünüyor. Kısacası “sağlıklı ve mükemmel yaşlanma uzmanları”nın hepsi -ve tabii ki ben de- “Yürümeden olmaz!” diyor. Şu ayrıntı da çok önemli: Yürümek doğal, sıradan, kolay, ucuz, bildik bir aktivite gibi görünse de mesele MÜKEMMEL YAŞLANMA olduğunda çok önemli bir ayrıntı daha var: Daha çok sağlık faydası için TEMPOLU YÜRÜMEYİ seçmemiz lazım. Peki, nasıl?
YÜRÜMEK VAR YÜRÜMEK VAR
TEMPOLU YÜRÜMEK NE DEMEK
Tempolu bir yürüyüş planı için beğendiğim bir tavsiye dizisini aktivite uzmanı Ahmet Tarık Ergüven’den aktarıyorum: “Tempolu yürüyüşlerde adımlar kalça genişliğinde atılır. Bu sayede omuriliğin aşırı zorlanması önlenir. Başlangıçta ortalama hız saatte 4 kilometredir. Tempolu yürüyüşte bir ayak daima yerle temas halindedir. Bu sayede eklemlere koşudaki gibi aşırı baskı yüklenmesi olmaz. Yürürken dik bir üst vücut duruşu şarttır. Baş omuriliğin uzantısıdır. Bakışlar karşıya doğrultulmuştur. Omuzlar bilinçli olarak geriye doğru çekildiği için göğüs kafesi de doğal olarak yukarı kalkar. Tempolu yürüyüşte ayaklar hakkını vererek yeri hissetmelidir. Atılan her adımda hareket topuktan başlar, ayağın tamamı yerle temas ettirilerek hareket parmak uçlarında bitirilir. Bu esnada dizler hafif kırık durumdadır. Kollar bacaklarla çapraz olarak arkaya öne ve birbirine paralel olarak hareket ettirilir. Dirsekler dik bir açı oluşturur ve bu pozisyon yürüyüş boyunca korunur. Hareket dirseklerden değil, omuzlardan gelir. Eller gevşek bir yumruk oluşturacak vaziyette tutulur, omuz yüksekliği ve bel seviyesi arasında hareket ettirilir. Kalça asla aşağıya sarkıtılmaz, sarkık kollar tempoyu yavaşlatır.” (Ahmet Tarık Ergüven/Paniğe Gerek Yok/2014)