Friedrich Nietzsche'nin "Böyle Buyurdu Zerdüşt: Herkes ve Hiç kimse İçin Bir Kitap" adlı bir eseri vardır. Nietzsche'nin kendisi bu kitabını "Yazılmış en yüce kitap, insanlığa şimdiye dek verilen en büyük armağan" olarak nitelendirmişti.
Bülent Arınç'ın televizyondaki sözleri, Nietzsche'nin kitabını hatırlattı. Ancak bu defa buyuran Zerdüşt değil Arınç'tı.
Arınç, kendisiyle ilgili suikast girişimi komplosu üzerinden Kozmik Oda'ya giren FETÖ unsurlarıyla ilgili olarak yanıldığından da söz etmişti. O yanıldı ama Kozmik Oda'nın kozmik bilgileri bu sayede PKK/CIA/MOSSAD'a servis edildi. Ergenekon/Balyoz/Casusluk davalarıyla ilgili olarak FETÖ'nün yargıya sızdırdığı unsurlarla ordunun üst düzey komutanları görevleri başından alınmış, içeri tıkılmış senelerce içeride yatmıştı.
Arınç'ın kumpas kurbanlarının serbest bırakılmasını, mağduriyetlerinin giderilmesini talep etmek bir yana olanı bitene "doğum sancısı… Türkiye'nin bağırsaklarını temizlemesi." olarak nitelendirdiği iftira literatürüne girmişti.
Sonuçta 15 Temmuzda FETÖ'cü darbe girişimi yaşandı. Türkiye yüzlerce insanını kaybetti. Arınç ortaya çıktı ve buyurdu ki, "Ben hükümetin içinde ve MGK üyesi olarak da bu yapıyla mücadele eden insanlardan birisiyim. Bu yüzden kimse beni onlarla irtibatlı, onları savunan bir kişi olarak görmesin….Şunu açıkça söylüyorum, bunu ben darbe gecesi öğrenmiş olmakla, 'yahu ne kadar ahmakmışsın, bunu herkes söylüyordu' diyebilirler".
Hâlbuki 15 Temmuz'dan önce canhıraş bir şekilde Arınç, FETÖ'yü savunuyordu. FETÖ diye bir örgütün olmadığını, mahkemelerin örgütün varlığını gösteren somut bir delil bulamadıklarını iddia ediyordu.