İsrail/ABD, "Yüzyılın Sözleşmesiyle" gelinen aşamada, tehditin Arap ülkeleri yönünden istikametinin değiştiğini var gücüyle kanıtlamaya çalışmaktadır. Mossad'ın Başkanı Yossi Cohen, daha 2018'de İran'ın İsrail için öncelikli bir mesele olduğunu söylemişti. Aynı Cohen, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE'nin yetkililerini "İran'ın gücü kırılgan," "asıl tehditin Türkiye." olduğu konusunda onları ikna etmiştir.
Cohen'e göre, "İran'ın varoluşsal bir tehdit olmaktan çıkması değil, daha çok yaptırımlar, ambargolar, istihbarat paylaşımı ve gizli baskınlar yoluyla kontrol altına alınabileceği" mümkündür. "Fakat Türkiye'nin Orta Doğu'da risk alma süreciyle başlayan zorlayıcı diplomasisi, Doğu Akdeniz'de başta İsrail ve Arap diktatörlerinin stratejik istikrarı için farklı bir tehdit oluşturmaktadır."
Mossad başkanının, Türkiye'yi İran'dan daha büyük bir tehdit olarak tanımlaması, bölgedeki ülkelerin jeopolitik konumlanmasını tamamen değiştirecektir. Dahası AB ve ABD bir istikrar gücü olarak gördükleri İsrail'i tehdit altında görürlerse onlar da bu süreçte taraf haline geleceklerdir ve gelmişlerdir.
CIA'nın eski istasyon şefi Graham Fuller'in Türkiye'yle ilgili değerlendirmesini bu bağlamda ele almak gerekir.
Fuller, "Bugün Ortadoğu'daki iki büyük İslami rakip, uzmanların söylediği gibi İran ve Suudi Arabistan değil, Türkiye ve Suudi Arabistan'dır. Ankara, Riyad'a ezici bir çoğunlukla güçlü bir jeopolitik rakiptir" diye yazmıştır.
Suudi Arabistan'ın Türkiye karşıtı cephede yer alması, Türk mallarına boykot uygulaması ve Türkiye'ye karşı cephe oluşturmaya çalışmasının arkasında bu anlayışı vardır.