Çok içen, içtikçe efkârlanan, efkârlandıkça da hem ağlayan hem de gülen insanlar vardır. Teselli bulmak için içtiğini söyleyenler, içtikçe de teselli arayanlar vardır. Dicle ve Fırat'ı "viski ve şampanya", Kızılırmak'ı da kırmızı şarap olarak hayal eden sarhoşlar vardır. Sarhoşluk yalnızca "şişede balık olmak" düşü değildir.
Bütün insanlar bir şeyler içer. Ama içenlerin arasında sigara içenlerin sayısı çok daha fazladır. Sigara ya da içki içenlerin hepsi de önünde sonunda içtiğine de içeceğine de pişman olur, yine de içmeye devam eder. Ne kadar içen insan varsa; o kadar da içmeyi bırakmaya teşebbüs eden insan da vardır.
İnsanların içmeye nasıl başladıklarını doğru dürüst açıklamaları söz konusu değildir. Kimisi çocukluğundan kimisi erkekliğinden içmeye başladığını ve sonra da bir türlü bırakamadığını söyler.
İçenlerin hemen hepsi "içen ölmüş de içmeyen ölmemiş mi" cümlesini kullanılır. Kim bilir? Belki de içenlerin normal zamanda görmedikleri ilginin daha fazlasını içerken görmesi, onları içkiye yöneltmektedir. İçince insan olanlar, ağlayanlar, gülenler, küçülenler, büyüyenler vardır.
İçenler ve içmeyenler!
Hem yardan hem serden vazgeçebilenlerden, gözü karalardan, tek başına dava yüklenenlerden içkiye teslim olanların sayısı da oldukça fazladır.