Rakipsiz tüccar, düşmansız devlet, muhalefetsiz iktidar yerinde
saymaya, kendi kendini tekrar etmeye ve sonuçta kaybetmeye
mahkumdur.
Ebu Müslim Horasani'nin Abbasi Sultanı Mansur'a yazdığı mektupta
'halife efendimizin yenmediğim düşmanı kalmamış bulunuyor…Sassani
bilgeleri komutanların hayatlarının tehlikede olduğu anın
ülkenin/kralın düşmanlarının kalmadığı andır' der.
Düşmanı kalmayan yönetimlerin kendisini ve devletini düşmansız
bırakanlara düşman muamelesi yaptığını tarih söyler.
Devletler, ideolojiler ve küresel güçler için düşman ontolojik bir
ihtiyaçtır.
SSCB çökerken Sovyetlerin son Dışişleri Bakanı'nın ABD'li
meslektaşına "Sovyetler Birliği olarak size son olarak çok büyük
bir kötülük daha yapacağız" dediği söylenir. Bunun üzerine de
ABD'li meslektaşı merakla "Nasıl bir kötülük?" diye sorar. SSCB
Dışişleri Bakanı bunun üzerine "SSCB olarak sahneden çekiliyoruz.
ABD'yi düşmansız bırakıyoruz. Bu ABD'ye yapılabilecek en büyük
kötülük olacaktır" der.
İngiltere'nin eski başbakanı Margaret Thatcher, Batının SSCB'den
sonraki düşman ihtiyacının İslam'la karşılanacağını şöyle ifade
edecektir: "Sovyetler Birliği yıkılmıştır, karşımızda düşman
kalmamıştır. Ama düşmansız bir ideoloji yaşayamaz. Yeni bir düşman
bulmamız lazım. Düşman aramaya ise gerek yok; yeni düşmanımız
İslam'dır."
Çoğu durumlarda var olmak meşruiyetini karşıtından alır. "Düşmanı
olmayanlar düşmanlarının eğlencesi olur" diye yöneticileri bilgeler
ikaz ediyor. Düşmanı olanların gaflet ve dalalet gösterecek kadar
geniş zamanları yoktur. Onların her an uyanık olmak, elleri tetikte
beklemek, gözlerini de ufuktan ayırmamak gibi bir mecburiyetleri
vardır. Düşmanının gücünden korunmak için ondan daha eğitimli, daha
uyanık ve daha güçlü olmak zorunluluktur. Düşmandan daha
hazırlıklı, daha eğitimli, daha donatımlı olmak düşmana karşı
ayakta kalmanın şartıdır.
Düşmanın ya da rakibin yaptıklarını ve stratejilerini izlemek,
gerçek niyetlerini kavramak, onların yaptı...