İslam coğrafyasında CIA başta olmak üzere Batılı mahfiller tarafından yetiştirilmiş iş birlikçiler Trump döneminde aktif hale getirildi. Fetullah Gülen'le Türkiye'yi, Sisi ile Mısır'ı, Dahlan ile Filistin'i, Prens Muhammet bin Selman ile Suudi Arabistan'ı tehdit olmaktan çıkarmak için İslam ülkelerini istikrarsızlaştırmak gerekiyordu.
Bölgede meydana gelen olayları bu gelişmeler dikkate almadan anlamak mümkün değildir.
Yoksa sözde Suudi Arabistan'ın gerçekte ise ABD ve İsrail'in prensi durup dururken neden "Türkiye, İran ve Katar'ı şeytan üçgeni" olarak ilan etsin?
Trump'ın Suudi Arabistan ile İsrail'i, İran'a karşı müttefik yapmak stratejisine Prens Selman gönüllü destek oldu.
Sırtını ABD'ye dayayarak Suudi Arabistan'ın içindeki muhalifleri sindirme, öldürme ve denetim altına alma stratejisini devreye soktu.
İlk önce Kral Selman, oğlu Muhammet bin Selman'ın isteğiyle genelkurmay başkanı, komutanlar ve bazı bakanları bir gece darbesiyle görevden aldı. Ardından prens Muhammet bin Selman Dünyanın en zengin Suudisi Prens El-Velid bin Talal'ı bir yolsuzluk operasyonunda tutuklattı, üç ay sonra elektronik kelepçe ile tahliye ettirdi. Prens Selman'ın bu tutuklamada milyarlarca dolar haraç aldığı açıklandı.