Güney Kore'de, Seul Belediye Başkanı Park Won-soon'un eski bir sekreteri, Park'ı dört yıl boyunca kendisine cinsel tacizde bulunmakla suçlamıştı. Park, Güney Kore'nin en nüfuzlu siyasetçilerinden birisiydi ve ülkenin Cumhurbaşkanı adayı olarak görülüyordu. Sekreterinin kendisini cinsel taciz suçlamasıyla polise şikâyette bulunmasından bir gün sonra intihar ederek hayatına son vermiştir.
Türkiye'de bu tür tecavüz iddialarına muhatap olanlar intihar etmeleriyle değil pişkinlik, edepsizlik ve pervasızlıklarıyla kamuoyunun önüne çıkmaktadır. Son bir ay içinde onlarca taciz ve tecavüz olayını değil simgesel olarak birkaç tanesini yazalım:
Önce bir milletvekili bir bayana tecavüz iddiası dolayısıyla hakkında işlem başlatılmasının ardından partisinden istifa etmesi söz konusu oldu. Bu olgunun akabinde bir "şeyh" bozuntusunun 12 yaşındaki bir kız çocuğuna yönelik taciz iddiası gündeme geldi. Onun ardından da Sabah Gazetesinin verdiği habere göre "Tecavüzden beri her gece ağlıyorum" diyen bir kadının bir belediye başkanı tarafından tecavüze uğradığı iddiası duyuldu.
Bütün bu olgularla ilgili iddialar henüz yargıdadır. Ancak "ateş olmayan yerden duman çıkmaz" atasözü gereği sözü edilen taciz iddialarının doğru olması yüksek ihtimaldir. Bu durumda ortaya çıkan tablonun felaket ötesi olduğunun altını çizmek gerekir. Olgular bu tecavüzcülerin toplumun tepesinde kendilerini maddi ya da manevi sultan gibi gördüklerini göstermektedir. Yaptıkları varoluş amaçlarına yüzde yüz ihanet anlamına gelmektedir. Sayıları da sanıldığının çok ötesindedir.
Yaşanan taciz ve tecavüz olguları, milletvekilinin elindeki siyasi, şeyh bozuntusunun elindeki dini, belediye başkanının ise uhdesindeki ekonomik gücü sapkın şehevi amaçları için kullandığının kanıtıdır.
Siyasi ya da sosyal aidiyete göre, "senin tecavüzcün kötü, benim tecavüzcüm iyidir" anlamına gelecek tutumlar bu tür aşağılık tavırların devamını sağlamaktadır. Bu tür aşağılık tecavüzcüler kimliği üzerinden değil eylemi üzerinden tanımlanmalıdır.