Her şeye sahip olmak isteği bireysel, siyasi ya da sosyal egoizmin gereğidir.
"Ya hep ya hiç" biçimindeki tavırlar bunu anlatır.
Elbette bir iktidara, yönetime, sisteme bütünüyle sahip olmak yarısına ya da üçte birine sahip olmaktan daha iyidir.
Ancak böyle bir sahiplenme duygusunun ortaya çıkaracağı riski de göze olmak gerekir.
Kaldı ki "Bütün İktidar Sovyetlere" dediğiniz zaman siyaseten bu iktidarı sürdürecek gücünüzün de olması gerek.
Parça değil bütünün siyaseti!
Günümüzde paylaşmasını bilen, katılımcılığı esas alan, hesap veren, "ben" yerine "biz"i geçiren siyasi ve sosyal anlayışlar yükselen değerlerdir.
Yine günümüzde "klik", "kısım", marjinal ve ekstrem siyasi anlayışların giderek önemini yitireceği söylenebilir.
Ülkede iktidara talip olan siyasi partiler toplumların geldiği aşamayı göz ardı ederek siyaset üretmeleri de giderek imkansızlaşmaktadır.
Son yıllarda siyasi gelişmeler incelendiğinde dar alanda siyaset üretmeye çalışanların büyük ölçüde başarısız oldukları görülmüştür.
Etnik unsuru ön plana alan ya da mezhep üzerine siyasetlerini bina edenlerin uğradıkları hezimetin temel sebebi toplumun ulaştığı sosyolojik aşamanın bu partiler tarafından fark edilememesidir.
Ülkenin birliği, bütünlüğü, sürekliliği ve milletin bölünmezliğini temele koymak kaydıyla ülkenin yararına olacaksa siyasi anlamda verilen tavizlerin ayrıntıdan başka bir anlamı olamaz.
Almasını değil vermesini bilen siyaset!
Siyasette başarı yaygın kanaatlerin aksine "almasını" bilenler tarafından değil neyi, ne kadar, ne zaman ilkesini dikkate alarak "verme"sini bilenler tarafından sağlanır.