Türkiye'de siyaset karışık ve dağınıktır. Siyasi görüşler iç içe girmiş, düşünceler tanınmaz hale gelmiş, hangi siyaset neyi savunuyor belli değildir. Dünün muhalifleri bugünün muvafığı haline gelmiş, dünün ayak altı edilen değerleri bugün baş tacı edilir haldedir.
Sınırlar arasındaki duvarlar yıkılmış, katı olanlar esnemiştir. Zıt şeyler birbirlerine dönüşür hale gelmiştir. Artık o, ya da bu yoktur, azıcık o azıcık bu vardır. Dahası cinsler (insan-hayvan), cinsiyetler (kadın-erkek), inançlar (inanç-inançsızlık), ideolojiler (sosyalist-kapitalist) vb. arasındaki sınırlar büyük ölçüde kalkmıştır. Doğru-yanlış, iyi-kötü, haram-helal, zalim-mazlum gibi kavramlar büyük ölçüde işlevlerini kaybetmiştir.
Doğru görünen yanlışlar, iyi sanılan kötüler, mazlum tipli zalimler, melek yüzlü şeytanlar her yanı sarmıştır. İnsanlar sarkaç gibi değerlerin bir ucundan diğerine savrulmaktadır.
Dinsizlik, dindarlık, aile, namus ve şeref gibi kavramların içi boşaltılmıştır. Dünyayı heva, heves, zevk ve tatminden ibaret gören insan sayısında ciddi bir artış vardır.
Canilik kabuk değiştirdi
Cinayet ilk insanla başlar. Ancak istisnai denilecek türden anlamsız, mantıksız, imkânsız, nedensiz, çapraşık cinayetlerin rutin hale gelmesi sosyal çürümenin boyutlarını göstermektedir.