Delilerin çoğu kendini Napoleon, Sezar, padişah, Kleopatra falan sanır. AKP’liler hem öyle hem böyle: Kendilerinin Allah nezdinde hatırlı, torpilli kişiler oldukları havası atıyorlar. İnanırsan! Subay, polis kıyafetinde gezen dolandırıcılar gibi. Yersen! Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanı ve AKP Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Kasım Gülpınar “Allah, emaneti ehline vermenizi emrediyor. Peki, halk emaneti nasıl verir? Bu emir hepimiz için geçerli. Halk sandığın başına gider, oyunu atar ve emanetini verir. Allah size emanet veriyorsa, illa ki bunun hesabını soracak demektir. Vicdan rahatlığıyla biliyorum ki, inşallah Mahşer’de Allah’ın karşısına çıktığınız zaman, Allah o emaneti bize verdiğiniz için inşallah sizden hesap sormayacak.”
***
Aşk olsun vallahi adama, böyle bir konuşmayı Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed bile yapamaz, Allah’tan ve çarpılmaktan korkarlar. Allah’tan kim korkmaz? Allah’tan sadece şeytân-ı lâîn korkmaz. Buradan bir çıkarım yaparak Gülpınar soyadlı muhterem zatın şeytan ile bir hısım-akrabalık ilintisi olduğunu düşünmek hiç de abartı olmaz. Doğrudur, “Allah, emaneti ehline verilmesini emrediyor”. Ama Kuran’da, seçimde oy kullanmanın kutsal bir iş olduğundan söz etmiyor. Oy, bir kutsal emanet ise bu emanete neden hıyanet ediyorsunuz? Allah emanet oyu AKP’ye verenlerden hesap sormayacakmış? Nereden biliyorsunuz? Allah size bu hususta vahiy mi gönderdi? Bu kadar Allah’ın sevgili kulu iseniz bu yönetim sefaletiniz neyin nesi? Nedir bu enflasyon, lira neden yerde sürünüyor? Uygar dünyada itibarınız neden iki paralık? Allah sadece seçim sandığında mı görevli? Şeytan’ın Türkiye’deki yamakları sadece ve elbette siz değilsiniz? Ya onlardan birinin yakını Mahşer’in kapısında bekçi duruyorsa ne halt edersiniz? El elden üstündür evladım!
***
Bu konuyu deşmek için, şu günlerde
yayımlanacak Sonun Sonu (Eksik Parça Yayınları) adlı
kitabımda yer alan “Allah Adına
Yönetmek” başlıklı yazıdan alıntı yapacağım: “ ‘Allah
adına yönetmek’ iddiası Türkiye için de tam anlamıyla
geçerli. İslamcı iktidarlar Allah adına yönettikleri
için rahatlıkla yalan söyleyebiliyorlar ve kolayca
takıyye bukalemununa dönüşebiliyorlar. Allah adına
yönettikleri için sorumluluk duygusundan kesinlikle
yoksunlar. Allah adına yönettikleri için, bu dünyaya
ait bütün denetçi kuruluş ve aygıtları yok etmeyi
hedefliyorlar. Çekinmiyorlar. Allah adına yönetmek,
kimseye hesap verilmediği için, millet adına yönetmekten
çok daha kolay. Allah adına yönetenler, Millet’e
hesap vermemek için, gün gelir, parlamentoyu ve
seçimi gereksiz bir yük olarak görürler. Allah adına
yönetenler, onu, peygamberini ve Kutsal Kitab’ını (hesap
soramayacaklarını bildikleri için) hiç umursamazlar.
Çekinmezler çünkü çekinmeleri gereken halkı
dinsel hurafelerin afyonuyla uyutmuşlardır. Bütün
bunları yapan insan kılıklı iblislerden anayasa ve
yasalara saygı beklemek saflık olmaz mı?
AKP ve onun ebedî şefi R.T. Erdoğan,
Türkiye’yi 15 yıldır Allah adına yönetiyordu. Erdoğan
artık hem Cumhurbaşkanı hem AKP’nin seçilmiş genel
başkanı. Böylece, tam anlamıyla, Necip Fazıl’ın
Başyüce’si oldu. Artık kimseye hesap vermeden
herkesten hesap sorabilir, her konuda hüküm
verebilir, her konuda kararname çıkartabilir. Nitekim,
AKP genel başkanlığını devralmadan bir gün önce kültür ve
sanat alanına giren konularda (yani “bizim mahalle”de)
esti gürledi. Bizim mesleğin mezhebinde boyun
eğmek, boyunduruk taşımak olmadığı için, alanımızı
yeke yek korumak zorundayız.”
***