Aydın ihaneti” nedense “entelektüellik” heveslilerinin geleneksel cenk alanıdır. Ama bilmezler ki aydın, mahallenin namus bekçisi kabadayı değildir. Aydın üstüne vazife olmayan işlere burnunu sokar, ortalığı karıştırır ama bunu mahallenin namus bekçisi olduğu için yapmaz. Yaptığı iş felsefi bağlamda özgürlük ve adalet arayışıdır. Bu arayış Emile Zola’nın Dreyfus Davası’na burnunu sokup İtham Ediyorum adlı bir kitap olarak da ortaya çıkabilir. İkizdere’yi savunma eylemine katılmanın aydın olmakla bir ilişkisi yoktur. Bu dayanışma vatandaş olmanın yüklediği bir sorumluluktur. Ortak sorun ve ortak sorumluluktur!
Hürriyet gazetesinde yazı yazdırılan biri “Aydın ihaneti!” başlıklı bir yazı yazmış: Dünyada Türk aydına benzer aydın bulunmadığını yazıyor; Batı’nın aydını siyasi görüşü ne olursa olsun “vatansever”, oysa Türk aydını “vatan sevmez” imiş. Batı aydını gerçek entelektüelmiş; halkını, diğer halkları, bunların kültürlerini bilir, tanır......