Birincisi yayımlanmayan yazının ikincisi nereden çıktı demeyin, çünkü birincisi 9 Aralık 2003 tarihli Hürriyet gazetesinde yayımlanan bir röportaj yazımın adıydı. Cumhuriyet’te 21 Kasım 2018 tarihli haberi okuyunca 15 yıl önceki yazı aklıma geldi. Önce Uğurcan Ülger’in haberini okuyalım:
***
“Türkiye incir üretiminin yüzde 60’ını
karşılayan Aydın’da, jeotermal enerji tesislerinin tarım alanlarına
etkisi tespit edildi.
Ziraat Mühendisleri Odası Aydın Şube
Başkanı Mahmut Nedim Barış’ın
yaptığı çalışmaya göre, sulama suyunda yasal sınırdan 75 kat fazla
toksik madde bulunuyor. Buna göre, Türkiye’nin geleneksel ihraç
ürünleri arasında yer alan ve Aydın’ın en önemli gelir
kaynaklarından incirin geleceği tehlikede.
Büyük Menderes Havzası’nda faaliyet
gösteren şirketlerin genellikle ‘reenjeksiyon’ olarak
bilinen, jeotermal akışkanların kullanıldıktan sonra yeniden
yeraltına enjekte edilmesi prensibini hiçe saydığını belirten
Barış, buna bağlı olarak sulama sularının kirlendiğini tespit
ettiklerini açıkladı.
Büyük Menderes Ovası’nın, potansiyel
kirleticiler olan jeotermal akışkanların etkisiyle her yıl
katlanarak verimsizleşmesiyle, incirin bu bölgedeki geleceğinin
tehdit altında olduğuna dikkat çekilen araştırmada, şu tespitler
yapıldı: ‘Bor elementinin sulama sularındaki yasal sınır
değeri litre başına 1 miligramken, Aydın’daki jeotermal alanlarda
litre başına 75 miligram. Aydın’ın jeotermal rezervi 2 bin 500
megavat olarak tahmin edilmekte. Jeotermal enerji üreten şirketler
Aydın’ın yaklaşık olarak 100 bin dekar arazisine göz dikmiş
durumda.’ ”
***
15 yıl önceki yazının ilgili bölümünden
aktarıyorum: “MTA 1981-2000 yılları arasında 5 jeotermal
alanda sondajlar yapmış ve 17 kuyu açılmış. Ömerbeyli sahasında 9,
Salavatlı sahasında 2, İmamköy sahasında 1, Ilıcabaşı sahasında 2,
Alangüllü sahasında da 2 kuyu var. Jeotermal enerji konut ısıtmada,
elektrik enerjisi üretiminde, sanayideve turizmde kullanılabiliyor.
Ömerbeyli köyü seracılık yapabilmek için kuyularının faaliyete
geçmesini bekliyor. Ama kuyuların ağzı kapalı. MTA Ömerbeyli’deki
şantiye-istasyonunu kapatmış.
Neden? Çünkü Aydın havalisindeki
jeotermal sularda yüzde 30-60 arasında Bor madeni varmış. Bunun
anlamı şu: Borlu su bitkileri öldürdüğü, toprağı çoraklaştırdığı
için tarımda kullanılamıyor. Yeryüzüne çıkartılan suyu Menderes
Nehri’ne ya da denize akıtmak da mümkün değil. Bu da tehlikeli. Ama
bir çare var, jeotermal suyu kullandıktan sonra tekrar toprağa
pompalamak, toprağa gömmek(...) Çünkü bu jeotermal enerji ile
elektrik üretebilse 1 kilovatı 1 sente mal
olacak.”
***