Beştepe’de düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreninde konuşan Erdoğan, bakın ne demiş: “16 yılda demokraside ve ekonomide çok büyük devrimlere imza atan Türkiye, maalesef eğitim ve kültür-sanat politikalarında arzu ettiğimiz mesafeyi katedememiştir. Bu alanlardaki gelişmelerin diğer yatırımlar gibi sadece devlet projeleriyle, kamu imkânlarıyla sağlanabilmesi işin tabiatına uygun değildir.”
***
16 yılda Türkiye’nin demokraside ve ekonomide çok büyük devrimlere imza attığı iddiası kuşkusuz bir vehimden ibaret. Erdoğan’ın önderliğinde AKP demokrasi ve ekonomide bir karşı devrim vebası yarattı. Ancak Başyüce, özünde Marksist bir görüş de dile getiriyor. Karl Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’da sanat ve ekonomik gelişme arasındaki ilişkiyi şöyle dile getirir (Kafadan aktaracağım için, sayfasını veremeyeceğim): “Sanatın en yüksek gelişmesinin düzeyi ile toplumsal gelişmenin maddi temelleri arasında doğrudan bir ilişki yoktur.”
***
Başyüce’ye göre AKP ülkesinin demokrasi ve
ekonomi alanlarındaki başarısı(!) sanat ve edebiyat alanındaki
başarısının çok üzerinde. Bence durum tam tersi: Sanayi ve tarım
iflas durumunda; kamu ve özel girişim uçan kuşa borçlu; hazine ve
sermaye iflas etmiş; kalkınma sıfır. Fazla konuşma
gereksiz.
Karl Marx bir toplumda sanatların (resim,
heykel, müzik, mimari, tiyatro...) ve edebiyatın (şiir, roman,
öykü, deneme, tiyatro...) gelişme düzeyi ile ekonomik düzey
arasında tam anlamıyla bir örtüşme ve denklik olmadığını söyler.
Doğrudur, çünkü sanat ve edebiyat alanında üretim ve yaratı
bireyseldir. Sermayesi ve yatırımı yetenektir.
Demokrasi ile ilişkisi vardır ama sanatçı ve yazarlar demokrasi
kıtlığında da başyapıtlar yaratabilirler. Yurtiçi ve yurtdışı
(sürgün yeri) değişmez.
Şu anda sanatın ve edebiyatın bulunduğu yerden
hoşnut değilim ama uluslararası planda, AKP iktidarının ekonomi ve
demokrasisinin bulunduğu yerin çok üzerinde. Gerçek bu!
***