4 Ocak 2019 tarihli yazımda, Kemal Tahir’i “çelişmen = mütenâkız” olarak tanımlamıştım. Çünkü Osmanlı hayranı Devlet Ana ile Notlar/Osmanlılık/ Bizans’da (*) yer alan Osmanlı karşıtı yazıları yazan aynı yazar olmaz. Çelişki (tenakuz) işte burada. Notlar’dan okuyalım:
***
[“Anadolu Türklüğü Tarihi, şimdiye kadar,
içerde olsun, dışarda olsun, ekonomi, sosyoloji, tarih bilimleri
bakımından gereğince incelenememiştir. Oysa bugünkü zorluklarımızın
nedenleri gibi çıkış yolları da temel gerçeklerimizin bilimsel
metotlarla incelenmesi sonucunda aydınlanacaktır.
Osmanlı İmparatorluğu, çok yanlış olarak bir
‘Anadolu Türk İmparatorluğu’ sayılmakta böylece de, Osmanlı
İmparatorluğu Tarihi, yanlış olarak Anadolu Türklüğü Tarihi’yle
karıştırılmaktadır. Oysa, Anadolunun Türkleşmesi, Osmanlıların
tarih yüzüne çıkmaları olan Onbirinci Asır’dır. İmparatorluğun
Anadolu Türklüğü’ne maledilmesi çabalaması da ancak 18’inci
yüzyılda, diğer milletler ayrılma isteği gösterdikleri zaman,
Anadolu Türklüğü’nü aldatmak, oyalamak, kendi zararına kullanmak
için başvurulmuş bir kalpazanlıktır.
Anadolu’da kurulmuş yeni Türk Cumhuriyeti
olarak bugün en önce, Osmanlılıktan devraldığımız şu zorluklarla
boğuşacağız:
1-Osmanlılık, neyi, nerde, nasıl bulmuşsa onu,
orada, öylece bırakmayı, çıkarını buna göre kurmayı
becermiştir.
2-Değişmemeye çabalar, değişmek zorunda kalırsa
temel değişmelerden şiddetle kaçar, sonra biryerde, istemese bile
kabukta birşeyler yaparak işi idare etmekten başka şey elinden
gelmez. Böylece insanı değil, onun kullandığı eşyaları, yarım
yırtık, azar azar değiştirir, böylece, bütün değişmeleri kısa
zamanda, kabuktayken çürütür.
3-Bildiği biricik iktisat sistemi,
hırsızlıktır. Bu sebeple hukuk devletini istese de
kuramaz. Büyük hırsızlıkları zamanla meşru şekle çeviremez. Ondaki
hırsızlık bunun için süreklidir.
4-Hırsızlığa başlarken cesur, atılgan, doğru
sözlü gibidir. Hırsızlıktan sonra ödlek, yalancı, pısırık olur.
Anadolu Türkünün Osmanlı kelimesini hem yiğityırtıcı- silâhşör, hem
kaltaban, yalancı, uyuşuk anlamına kullanması bundandır.”]
(s.139-141)
***
[“Anadolu Türk Toplumu’nun ekonomik temelindeki mülkiyet anlayışı özelliği onu her bakımdan sosyalizme zorlar. Bu zorlayışta karşısına çıkacak gerici kuvvetler hiçbir sınıf özelliği taşımazlar. Bu sebeple bugünkü ekonomik-sosyal boğuşmayı, batı anlamıyle bir sınıflar boğuşması gibi düşünmek yanlıştır. Türkiye’deki boğuşma, hırsızlıkları meydanda olan hırsız güruhu ile, gündüz gözüyle açıktan soyulanlar boğuşmasıdır. Bu boğuşmayı, pazarlıklar, plânlar sonuçlandıramaz. Bu bir kanun kuvvetlerinin işe karışması meselesidir. Bunu başka türlü düşünmek, çaldıkları ceplerinde, aşırdıkları ellerinde, suçüstü tutulan hırsızlıkları batılı anlamda meşru saymak olur.”] (s.139-141)
***