29 Ekim 2018 sabahı, bir partinin genel
başkanının televizyonda şöyle dediğini duydum: “Kimilerini
dinle, kimilerini Cumhuriyetle bir türlü
barıştıramadık!” Başta kendisi ve düz mantıklı
vatandaşlarımız, kim bilir ne çok anlamlı bulmuşlardır bu anlamsız
cümleyi.
Cümle anlamsız, çünkü: Parti genel başkanı
Sünni Müslüman vatandaşlarımızı işaret ediyor ama bu memlekette
Hıristiyanlar, Museviler, Şiiler, Aleviler, ateistler, teistler ve
daha niceleri yaşamakta. Sünni İslamcılar dışında kalan inanç
sahiplerinin, bazı çok istisnalar dışında, Cumhuriyete küs
olduklarını düşünmek mümkün mü?
Cumhuriyetçi Müslümanlar, Hıristiyanlar,
Museviler, Şiiler, Aleviler, ateistler, teistler neden dinleriyle,
başkalarının inançlarıyla barışık olmasınlar. Demokratik ülkelerde
bunun aksi düşünülemez.
***
Sorun Demokrat Cumhuriyetçilerde, Cumhuriyetçi Demokratlarda değil; tamamı başta laiklik olmak üzere Cumhuriyetin niteliklerine ve anayasanın ilk dört maddesine inanırlar, bağlıdırlar ve saygı duyarlar. Anayasa ve yasaların bağlamları içinde her din ve inanca saygılıdırlar. Dinde inanç ayrımı yapmadıkları gibi etnisite ve cins ayrımcılığı da yapmazlar. Sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde uyumlu ve saygın (muteber) insanlardır.
***
Gelelim İslamcı ve köktendinci Müslümanlara:
Sadece Türkiye’de değil dünyanın hiçbir yerinde uyumlu ve saygın
insan değildirler. Kendi tanıklıklarımla ve kanıtlarıyla
biliyorum.Yazılarım yüzünden İslamcı basın, İslamcı ve köktendinci
bireyler tarafından hedef gösterildim ve ölümle tehdit
edildim.
Hepimizin önünde AKP ve R. T.
Erdoğan örneği var. Türkiye’nin selameti için “dinle
barışık olma” zorunluluğunu ancak bir radikal dinci söyler.
Anayasanın 24 ve 25. maddeleri özgürlük ve bağımsızlığın tek
güvencesidir. Ama biliyoruz ki, Başyüce’nin devr-i saltanatında
artık ne hükümet ne de anayasa güvencedir; dahası anayasanın bile
güvenliği tehlikededir. Ama buna karşın, anayasanın 24 ve 25.
maddelerini okumak zorundayız:
***