Bu yazıyla pek ilgisi yokmuş gibi görünebilir ama Milliyet Sanat dergisinin 16 Mayıs 1976 tarihli sayısında yayımlanan, kültür, dil, sanat ve ideolojiyle ilgili “Mersin İdmanyurdu Müdafaası” (1) başlıklı yazım şu satırlarla bitiyordu:
“Toplumsal bilinç, toplumsal koşulların psikolojik etkilerine bağlı. Kitaplar böyle diyorlar. Doğru! Kitaplarda kalsa bu doğru neyse, kültür ortamına aktardığın zaman bu doğruyu, yakın geçmişte örnekleri görüldüğü gibi, ortaya ya bir Nazi sanatı çıkar ya da bir Proletkult! Ve bu iş de, bir gazetenin spor sayfasında okuduğum gibi, ‘Mersin İdmanyurdu’nun müdafaası görevini yaparken, defansı aksatıyordu’ya pek benzemez.”
***
Gerçekten de “Mersin İdmanyurdu’nun müdafaası görevini yaparken, defansı aksatıyordu” cümlesini Hürriyet, Milliyet ya da Cumhuriyet gazetelerinden birinde okumuştum. O yıl, Hürriyet gazetesinin spor sayfasında “Beşli pentatlon”, “Onlu dekatlon” deyişlerini de okuduğumu çok iyi anımsıyorum. Çünkü, o günlerden bu yana bu iki garipliği sık sık tekrarlarım.
Dünyanın bütün ülkelerinde spor servisleri kendi dillerini pek iyi kullan(a)maz. Bilgisayar icat olup mertlik bozulduğundan, yani “Düzeltme Servisleri” kaldırıldığından bu yana kültür servislerinde de Türkçe pek yaralı kullanılmakta. Köşemenler de kusursuz değil hani!
TRT Televizyonu başlarken, yazılı ve sözlü Türkçeyi korumak için, benim yönetimimde bir Öndenetim ve Redaksiyon Şube Müdürlüğü kurulmuştu. Yazılı metinler ve seslendirmeler denetlenirdi. Spikerlerin ağzı İngilizceye bulaşmış olduğundan olacak “Şarl dö Gol” olarak söylenen Charles de Gaulle’ü “Çarls di Gıl” olarak telaffuz ederlerdi. Boulevard Champs-Elysées (Bulvar Şanzelize)’yi “Balvır Çemzıleyziz” diye okurlardı. Charles de Gaulle’ü Türkçe telaffuz ederek “Cıharles de Gaulle” diye söylemezlerdi nedense.. Biz, bu kargaşaya son vermek için bir adı kendi dilinde söylendiği gibi söylemeyi ilke kabul etmiştik.
***
Sözü, maç anlatıcıların yabancı adlarını söyleyişlerine getirmek istiyorum. Basketbol anlatanlarının söyleyiş sorunları pek yok. ABD’li, Fransız, İspanyol, Yunan basketbolcuların adlarını genelde doğru söylüyorlar. Antalyaspor’da oynayan Charles adlı futbolcunun adını maç anlatıcı Türkçe Şarles diye söylüyor. En büyük sorun eski Kasımpaşalı yeni Galatasaraylı futbolcunun (Diagne) adının söylenmesi: “Cagne” olarak söylenmesi için herhangi bir nedeni yok. Futbolcu Fransızca konuşuyor. Buna göre adı “Diyanyö” gibi söylenir. Ama Fransızcada da özel isimlerde söyleyiş istisnaları da var. Paris Üniversitesi’ne bağlı Institut de Phonétique’te “Sesbilgisi” okuduğum için biraz bilgiçlik yapabilirim. Ama emin olmak için, bir Paris lisesinde Fransız Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapan GS taraftarı arkadaşım Ferda Fidan’a sordum. Ondan aldığım cevap şöyle: “Çeşitli Afrika ülkelerinde değişik okunuşları olabilir ama Fransa’da genelde Dianye diye okunuyor. Ama adamın kendi adını senin dediğine yakın şekilde söylediğini yeni oyuncuların tanıtım videosunda duydum. Her halûkarda Çagne denilmesi yanlış.”
***