13 Şubat 2019 tarihli Cumhuriyet’te çok
güzel, etkili yazılar ve doyurucu haberler vardı.
“Failleri” kutlarım. Arapça “Fail” sözcüğü,
Türkçe “Özne” ve “Yapan”; Fransızca
“Sujet” ve “Auteur” anlamına gelir. Bu Arapça
sözcüğü sayfa arkadaşım, 60 yıllık dost ve yoldaşım
Ataol Behramoğlu’nun
“Kartal’daki Facia Üzerine”
başlıklı muhteşem yazısından aldığım ilhamla yazıyorum. Ataol, her
ölümlü olayda “Şehit” kavramının kullanılmasına da
itiraz ediyor. Katılıyorum: Şehit’in tanımı başkadır kara kaplı
kitapta. Sağcı ve İslamcılar, kendi suç ve ihmallerinin
sorumluluğundan kurtulmak için “şehit” sıfatını istismar
ederler, ulufe gibi dağıtırlar. Şehit değil, doğrusu kamusal
kurban.
Bu komik Arapça tutkusunu ben de 15 yıl önce
“teşhis, teşhir ve tenkit” etmiştim. Bir bölümünü zuladan
çıkartıyorum:
***
Araplar helada hangi dille
konuşuyor? *
“Sorun Sadece İmam Hatipler
Değil” yazılarımı okuyan bir okurdan aşağıda yer alan
iletiyi aldım. Okurumun yazdıkları inanılacak gibi değil. Ama
eğitim ve öğretimin, dolayısıyla Türkiye’nin içine düştüğü,
düşürüldüğü ağlanacak durumu bütün çarpıcılığıyla
açıklıyor:
***
“12 Eylül’ün hemen sonrası Dil,
Tarih ve Coğrafya Fakültesi Arap Dili ve
Edebiyatı Bölümü’nde öğrenciyiz... Bir
gün ders sonrası amfiyi terk edip
tuvalete gittiğimde alt sınıflardan yeni
öğrenciler öğrendiklerini bir hevesle pisuvar
başında işerlerken tekrarlıyorlardı. O
sırada içeri giren üst sınıftan abileri büyük
bir hışımla çıkıştı: ‘İşerken Arapça
konuşmaya utanmıyor musunuz?’
Ya da koridorlarda amfi
önlerinde beklerken kitaplarının üzerine
oturan öğrencileri kaldırıp Arapça kitabın
üzerine oturulamaz gibi düşünceleri olan
ve orada okuyan çoğu öğrenciyi
yönlendiren imam hatipli arkadaşlarımız
vardı...
Şimdi şu yapılan tartışmalara
bakıyorum da eyvahlar olsun demek bile az
geliyor bazen...”
***