Utanmıyorlar, şımarıklıkları, kullanışlı
budalalıkları devam ediyor. Ancak olan-bitenin, içinde bulunduğumuz
siyasal gerçeklerin farkında bile değiller. Toplumda somut bir
yerleri olmayacağının farkındalar artık; aşağılık duyguları giderek
büyüyor. Fırsat çıkıp da yandaş basında önlerine kemik atılırsa
şöyle konuşuyorlar:
“Bugün kendini
‘Atatürkçüyüm’ diye tanımlayan birçok
kişi aslında son derece tutucu.
‘Ben Atatürkçüyüm’ diyenlerin geçmişte
yaptığı birçok hata var aslında.
Mesela ‘Atatürkçüyüm’ diyenler geçmişte
dindar insanları aşağıladılar,
‘Başörtüsünden dolayı bunlar üniversiteye
gidemez’ dediler.”
***
“Din, İman, Masa, Kasa” (Tekin
Yayınları) adlı kitabımı aranızda okuyanınız var mı
acaba?
Kitabın önsözünden birkaç satır: “Bir
toplantıda din madrabazlardan biri, CHP’nin tek
parti döneminde, uğradıkları zulmü konuşmacıya laf
atarak hatırlatmış. Bunun üzerine konuşmacı laf
atana sormuş:
‘Hangi ibadeti yapmak istedin de yapamadın?
Namaz mı kılamıyordun, hacca mı gidemiyordun? …’
Madrabaz, konuşmacıyı yanıtlamış:
‘İbadeti yasaklamaya gücünüz yetmez. Siz bizi masadan ve
kasadan uzak tutuyorsunuz.’
Müthiş bir yanıt. Hiç
duymamıştım... Yani tüm dertleri masaya ve
-özelikle de- kasaya yanaşmakmış. Bunu
yapamadıkları için gerçekten de ‘zulüm’
gördüklerine, acı çektiklerine inanıyorum.
Düşünsenize, kasa orada, başkaları (Örneğin:
ANAP, DYP) yanaşmış ama bunlar yanaşamıyor.
Bu ‘zulüm’ değil mi, onlar
açısından?”
***
Cumhuriyetçilerin (Atatürkçüler ve
Kemalistler) dindarları aşağıladığı iftirasının nedeni böyle işte.
Cumhuriyet düşmanı mütegallibe tarafından kışkırtılan halkın
hurafeci (dindar) kesiminin okuryazardan gocunması çok doğal.
Cumhurbaşkanı’nın seçkin (elit) düşmanlığı hâlâ devam etmiyor mu?
Bunlar, Cumhuriyet’in kuruluşunun üzerinden daha bir yıl geçmeden
ayaklanmaya kalkışmışlardı. Aşağılık duygusunun, ruhsal
engelliliğin kaynağı insanın kendi özündedir. Cumhuriyet kimseyi
horlamamış, tersine kaynaşmış bir kitle saydığı toplumu, başta
kadınlar olmak üzere, yüceltmiştir.
Türban yalakalığına gelince: Türban bir yerel
başörtüsü değildir, siyasal İslamın evrensel simgesidir. İslamla
hiçbir ilişkisi yoktur. Solu psikiyatrı kliniği haline getirenler
cumhuriyetten intikam almak için “türban”a sahip çıktılar.
Şimdi 5 yaşındaki kızlara türban vuruyorlar. Sesleri çıkmayan
‘yetmez ama evet’çilerin utanmaları gerek.
Kırk yıldır, İslam dininin, Kuran’ın “baş
örtmek”ten söz etmediğini kanıtlayarak yazıyorum. Siyasal
İslam gericiliğinin ülkeyi ele geçirdiği günümüzde bile
‘Sol’un ruh hastaları özgürlük adına türbanı savunuyor.
İslamın müzmin hastalığının siyasal kökten dincilik (entegrizm)
olduğunu görmemek için, galiba, Cumhuriyete karşı alerjik hasta
olmak gerekiyor.
***